Halkoyu ile seçilmiş Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın anayasal ve siyasal konumunu görmek yerine anlamsız çıkışlar yapanların, bir durum muhakemesi yapmaları da galiba kaçınılmaz bir gerektir. Bu çıkışları yapanların bazıları "Eski"ye takılmış durumdalar.
4'üncü kuvvet mi?
Bunlardan bazılarına göre Cumhurbaşkanı "4'üncü Kuvvet"tir... Yasama, yürütme ve yargı üçlemesine dayalı kuvvetler ayrılığı onlara yetmediği için, bunlara göre Cumhurbaşkanı bu üç erkin yetkilerine de sahip 4'üncü kuvvet konumunda. Eski Cumhurbaşkanı Sezer de kendisini Cumhurbaşkanı olmaktan öteye, aynı zamanda hem Anayasa Mahkemesi ve hem de Danıştay başkanıymış gibi görmedi mi? Kanunları geri gönderirken veya tayin kararnamelerini geri çevirirken, yargıç gibi davranmadı mı?
Senato mu?
Örneğin 1961'den 1980'e kadar Türk anayasal sisteminde "Senato" vardı. Eskiye takılmış olanlardan bazıları da Cumhurbaşkanı'nın Senato'nun işlevlerini de üstlendiğini düşünüyorlardı. Mesela Sezer de kendisini, TBMM çoğunluğunu dizginlemekle görevli ve muhalefetin çoğunlukta bulunduğu ikinci bir yasama organı gibi görmedi mi zaman zaman?
1982 Anayasası'nın garip dengeleri içinde, üstelik artık halk tarafından seçilmiş ve Başkanlık Sistemi'ndeki yetkilere sahip Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konumunun belirlenmesine gelince...
Dün dündür
1961 Anayasası'nda Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini belirleyen 97'nci madde, tek paragrafta 50 kelimeden oluşmuştu. 1982 Anayasası'nda Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerini belirleyen 104'üncü madde ise 32 paragraflı 311 kelime içeriyor. 1961 Anayasası'nda Cumhurbaşkanı Yemini 57 kelime, 1982 Anayasası'nda 79 kelime. Ayrıca 1961 Anayasası'na göre, cumhurbaşkanı seçilemezse seçilmemiş olur. Ama 1982 Anayasası'na göre Cumhurbaşkanı seçilemezse, "Derhal" genel seçime gidilir.
Alışmak zaman alacak
İşte şimdi geçmiş koşulların getirdiği alışkanlıklarla, bugünün gerçekleri arasındaki uyumsuzluklardan kaynaklanan kavram kargaşaları içinde, herkes olaya kendince farklı bakıyor. Düşünün ki, "Tek Parti"nin cumhurbaşkanları olan Atatürk ve İnönü, 1924 Anayasası'na (32'nci madde ve sonrası) göre, bugün Tayyip Erdoğan'ın sahip olduğu yetkilere sahip değillerdi. Ama "Siyasi güç"leri onları anayasanın üzerindeki yetkilere sahip kılıyordu.
Şimdi hem siyasi hem de anayasal güce sahip Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın konumunun kabullenilmesi ise galiba zaman alacak.
Bunlara karışma
Celal Bayar Başbakan olduğunda Atatürk'le aralarında geçen konuşmaları hep hatırlatırım. Örneğin Bayar "Benim Başbakan olarak yetkilerim ne" diye sorunca Atatürk'ten şu cevabı alır:
- Dış politikayı ben belirlerim, elçileri ben tayin ederim. Bunlara karışma. Valileri, polis müdürlerini ben tayin ederim. Bunlara da karışma. Ordudaki tayinleri terfileri ben belirlerim. Bunlara da karışma. Gerisini bildiğin gibi yap.
Bunları ben yaparım
Bugünün Cumhurbaşkanı ise Başbakan'a şunları demese de, Anayasa diyor:
- YÖK üyelerini, üniversite rektörlerini, Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekilini, Askerî Yargıtay üyelerini, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini ben seçerim. Bunlara karışma. Atama kararnamelerini ben imzalarım. Benim istemediğim kişileri sakın atamaya kalkma. TRT'ye genel müdürü bile ben atarım, sakın unutma.