Mevsim değişikliğinde saatlerin geriye alınacağını duyan Temel'in kolundaki saati, satın aldığı mağazaya geri verdiğini duymuşsunuzdur.
Bu tür fıkraların bizde "Temel" figürü üzerinde kurulduğuna fazla takılmayın... Fransa'da da "Marius" fıkraları yok mudur? Mesela yeni satın aldığı bastonun uzunluğundan yakınan Marius'a arkadaşı "Bastonu altından biraz kesip kısaltırsan sorun kalmaz" diye yol gösterince Marius sinirlenmiş... "Bastonun altı değil, üstü bana uzun geliyor" demiş.
Nasıl yetişsin?
Bir zamanlar İsviçre'de de "Poldi" fıkraları vardı... Bunlardan birinde yolda yürüyen Poldi'nin başına havada uçan bir kuşun pisliği düşer. Poldi aşırı sinirlenince yanındaki arkadaşı mendilini uzatır ve "Bu kadar sinirleneceğine bununla sil, temizle pisliği" der... Poldi daha da sinirlenir ve "Uçan kuşa nasıl yetişebilirim ki" diye cevap verir.
Zekâ yarışması
Ama yine de bizim Temel'li fıkralardaki zekânın yansımaları bunlarınkinden daha parlaktır. Herhalde duymuşsunuzdur...
Sınıf arkadaşları aralarındaki en zeki olanı seçmeye çalışırlarken Dursun atılmış, "Aranızda en zeki olan benim, dört aylıkken yürümeye başlamışım" demiş. Bunu duyan Temel gülmüş ve Dursun'a "Bu senin gerizekâlı olduğunu gösterir. Ben kendimi dört yaşıma kadar kucakta taşıttım" demiş... Siyasette de böyle kişilikler vardır...
Siyasi zekâlar
Mesela İtalya'nın eski Başbakanı Silvio Berlusconi'nin bir basın toplantısında "Erkek gazetecilerin sorularını sormalarını, kadın gazetecilerin de telefon numaralarını vermelerini bekliyorum" dediği anlatılır... Buna karşı İngiliz siyasi tarihinin en keskin zekâlı portrelerinden biri olan Churchill'e muhalif olan sosyetik Lady Astor "Siz kocam olsaydınız bardağınızdaki içkiye zehir koyardım" deyince Churchill'in ona "Siz benin karım olsaydınız o zehirli içkiyi bir nefeste içerdim" diye cevap verdiği de anlatılır.
Bizim siyaset dünyamızdaki söylemlerdeki tebessüm yaratan katkılar nedense giderek yok olmaktalar...
Tatlı bir söz
Hep rahmetli Vasfi Rıza Zobu'nun eşinin onun hakkındaki sözlerini hatırlıyorum... Vasfi Rıza dost sohbetlerinde, sürekli nükteler yapar, dinleyenleri kahkahalara boğardı. Bir gün eşine "Evde de böyle komik midir" diye sorulunca, "Hayır, Vasfi Bey evde dram oynar" diye cevap vermişti. Vasfi Bey bir gün eşi ile baş başa deniz kıyısında mehtaba bakarlarken eşi, "Vasfi Bey, ne olur tatlı bir şey söyle artık" demiş. Vasfi Rıza da eşine şöyle bir bakmış ve "Baklava" demiş.
Bizim siyasetçiler de birbirlerine arada bir böyle tatlı şeyler söyleseler hoş olmaz mıydı? Gülmek ve neşelenmek de hem insana özgü davranışlar, hem de ihtiyaç duyulan şeyler değil midir?