Siyaset yolu açıkken şiddeti seçmek, aslında çaresizliğin ifadesidir.
Belki buna "Çaresizlik" değil de "Yeteneksizlik" demek daha doğru olur.
Aynı durumu "Eleştiri" yerine "Hakaret"i yeğ tutanlarda da görmez miyiz?
Daha önce de yazmıştım.
1950 genel seçimlerinin kampanya döneminde bir Demokrat Partili "İsmet Paşa asker kaçağıdır" diyerek konuşmalar yapıyor.
Turan Güneş "Hem paşa, hem de asker kaçağı diyorsun, olur mu böyle şey" diye çıkışıyor konuşmacıya.
Demokrat Partili gülerek cevap veriyor:
- İsmet Paşa'yı sevmiyorum, bunu uzun uzun anlatmak yerine asker kaçağı diyorum işte!
Değişim sanki olmadı
Çok uzun yıllar devlet kaynaklı şiddetin alanına terk edilen "Kürt Realitesi" sonunda siyasetin etki alanına girdi.
Şimdi "Faili meçhul cinayetler"in faillerini devlet arıyor.
Kürt seçmenlerin kendi partileri de TBMM'de. Üstelik Anayasa değişikliği ile partilerin birer muslukmuş gibi yerli yersiz kapatılmaları da imkânsız hale getirildi.
Bu ortamda hâlâ Nevruz'un şiddet devrede olmadan kutlanması neden mümkün olamıyor acaba?
Oysa siyasal örgütlenme "Örgütlü şiddet"ten daha etkili değil midir?
Daha özgür, daha demokratik bir Türkiye için yeni bir Anayasa yapılması yolunda Nevruz kutlanırken BDP sözcüleri tarafından güçlü mesajlar verilmesi, "Kürt Realitesi" açısından daha akılcı bir davranış olmaz mıydı?
Kısa ve kolay yol
Ama olamıyor işte.
Çünkü "İsmet Paşa asker kaçağıdır" demek daha kısa ve kestirme bir yol siyasi yeterlilikleri ve çözüm üretme konusundaki yetenekleri kısıtlı olanlar için.
Futbolda olduğu gibi siyasette de holiganlık, bazıları için daha cazip bir konum. Bunun için "Erken Nevruz" da bir araç olabilir.
İstanbul'da dün şu görüntüler vardı...
- Kazlıçeşme Meydanı'nda Nevruz kutlaması yapmak isteyen BDP Genel Başkan Yardımcıları Gültan Kışanak, Filiz Koçali ve BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan ile bazı milletvekillerinin de aralarında bulunduğu grup polisin müdahalesiyle dağıldı. Göstericiler metrobüsleri taşladı.
Şiddet çözüm mü?
- Kennedy Caddesi'nde Bakırköy yönünden gelen eylemciler, Zeytinburnu kavşağında güvenlik önlemi alan polise taşla saldırdı. Eminönü yönünden gelen kalabalık bir grup da otobüs duraklarının camlarını kırarak zarar verdi. Diğer grupla birleşen gruba, çevik kuvvet ekiplerince biber gazı sıkılarak müdahale edildi.
- Topkapı, Edirnekapı duraklarında toplanan bazı gruplar da polise taş attı. Bu gruplar da emniyet güçlerinin müdahalesiyle dağıldı. Metrobüs, tramvay ve otobüs duraklarına hasar verildi.
Aynı tabloların daha şiddetlileri Diyarbakır'da da görüldü...
Yollar açıldı mı?
- Bağlar ilçesindeki Bağcılar Mahallesi'nde Nevruz alanına giremeyen gruplar bir araya gelerek güvenlik şeridini aşmak istedi. BDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde bir araya gelen yaklaşık 2 bin kişilik grup ise BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın da içinde olduğu parti otobüsüyle birlikte yürümek istedi. Ancak polis izin vermedi. Alınan tüm önlemlere rağmen kutlamaların yapılacağı Nevruz alanına giren yaklaşık 3 bin kişilik grup, burada bulunan GSM şirketlerine ait seyyar şebeke araçları ile bir canlı yayın aracını ateşe verdi.
Ne dersiniz?
Bütün bu olayların ertesinde "Kürt Sorunu"na kalıcı ve demokratik bir çözümün yolları daha fazla mı açıldı?