Böyle bir dünyada "insan kalma" çabamızla ve en çok da kendi hikâyemizle yüzleşme günleri bugünler...
Hatta yiyişimiz, içişimiz, neşemiz ve kederimizle de hesaplaşmaktayız.
Uzaklık ve yakınlık ölçülerini yeniden değerlendirdiğimiz zamanlar...
Meclis'teki mangal partisinden Gazze'de ellerinde boş tencerelerle çorba sırasında mahzun bekleyen minicik çocuklara uzanan kahredici bir çizgi...
***
Ve bir soru...***
İsrail'in propaganda araçlarına ve kültür endüstrisindeki etkisine...***
"İsrail deme, soykırımın adını koyma, ne olduğunu söyleme ama dört bir yandan akan görüntülere bakarak kedere boğul!"
Bazen içimden...
ABD ve İsrail'in "smart" stratejisi bu olsa gerek, diyorum.
Dünyanın merhametli insanlarını "seyirci"ye çevir...
Ama unutmamalı!
Üzüntü uzun tutulduğunda "çaresizlik" ve "güçsüzlük" duygusu artar.
Sonra Gazze'yle dünyanın öteki yerleri arasında mesafe yavaş yavaş büyür.
Böyle böyle ne olur, biliyor musunuz?
Dünya halkları zihnen Filistinleştirilir.
Yoksa esas hedef bu mu?
Uyanın ve bu soruyu sorun!..
***
NOT DEFTERİ
SADECE "şimdi"ye bakıp anlayan biri cehennemin bu olduğunu gerçekten bilir. (JAKOB WASSERMANN / Avusturyalı bir Yahudi yazardı Wassermann. Bana kalırsa, bu sözleriyle hem 1930'ların Avrupa'sını hem de bugünün dünyasını tarif etmiş.)