"Sabah.. Ah şükrederek çıkmak geceden!
Ayak bastığım kıyı, yeniden doğuş.
Sabah, beliren evim, bahçeler ve sen,
Henüz uyuyan dallar, havalanan kuş."
***
Ziya Osman Saba'nın "
İyilik" şiiri böyle başlar, bilen bilir.
Her okuyuşumda beni benden alan bir şiirdir.
Saf, yalın, neredeyse çocukça görünür ama derindir.
Şu dörtlüğünde durur, düşünür, anlattıklarının hasretini çekerim...
"Bir yol başlıyor gibi, ümitli, rahat.
Tanrım! bu sabah içim senin eserin:
İyilik, teselliler, merhamet, şefkat..
İçimde bir sabahın, o kadar serin."
***
Ve şu dörtlük var ya...
Memleket sevgisidir ve ancak
"burada" bilip öğrendiğin ne varsa, minnetle, şükranla kucaklamana yol açar.
"Bu sabah gözlerimle okşadıklarım,
Her şey, bütün tabiat, ağaçlar, dere,
Ey bütün sevdiklerim ve sen ey Tanrım!
Titrek elleri öpmek, kapanmak yere..."
***
Vatan sevgisini okullarda da böyle öğretmeliler...
Şükür duygusunun içinden...
Hiçbir sloganın tanımlamaya yetmeyeceği ama senin iliklerine kadar hissettiğin
"iyilik"le...
***
Köklerine bağlılıkla gelir vatan sevgisi...
Ama birbirini yiyen, adliyelerde miras davası dosyaları biriktiren akrabalarımız köklerimiz sanıyoruz...
Ne kahredici bir yanılgı!
Ve elbette topraktır memleket...
Ama mahalledeki inşaata uygun arsa sanıyoruz, nasıl bir sersemlik!
Oysa köklerimiz iyilikle dolu sabahlardadır, hep yeniden doğurur bizi...
Vatan, bildiğimiz kara topraktır, doyurur, sarıp sarmalar bizi ve en nihayetinde kucağında uyutur...
***
Hele şu hengame geçsin de...
Modern "evrensel insan"; modern "yersiz yurtsuzluk" övgülerinin
kentleşmeyle ortaya çıkan bir "
büyü" olduğunu konuşuruz...
Saf toprağın yürüyüş parkuruna dönüştüğü, sabahlarımızın egzos dumanına boğulduğu hayatlarımızı konuşuruz...
Konuşalım...
Konuşacak çok şey var.
***
Ve hepsi bir yana...
Niye
İstiklal Marşı'nda
Mehmet Akif "
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüda / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ!" der?
Bunu mutlaka konuşalım...