Çok uzun bir hikâyedir... Rahmetli babamın 1970'lerin sonuna doğru taşındığımız yeni evimizdeki küçük balkonla imtihanından bahsediyorum...
Günlerin uzadığı zamanlarda işten gelince güneşi balkonda batırmayı severdi.
Günün nasıl geçtiğini anneme anlatacak ve hepimizi arabaya tıkıştırıp çıkacağı Anadolu turlarının hayalini kuracak...
Mutluluk buydu işte!
Yanlış olmasın, öyle manzarası falan yoktu balkonun ama babam varmış gibi yapmayı iyi bilirdi; sanırım o dönemin babalarının özel becerilerindendi bu.
***
Ne oldu, derseniz...***
Fark etmişsinizdir...
"O yıllarda su sıkıntısı çekiyorduk" diyenlere sosyal medyada çemkiren tipler yüzünden hatıralara boğuldum.
Twitter'a "Tabii canım ne demezsiniz; susuzluktan deniz suyu içiyorduk" diye yazan yavşakları görünce öfkeleniyorum.
Gel gör ki, anlatamazsın!
80'li, 90'lı yılları sadece gönül çalan pop şarkılarından ibaret sanan şapşallara hiçbir şey anlatamazsın!
Tarihe kafayı duvarlara çarptıktan sonra dönüp bakan nesiller yetiştirdik, bu da işin bir başka yüzü.
Hem biliyoruz ki, gençler için "şimdi"nin gücü baskındır.
Siyasetin pek hoşuna gitmez ama her dönem kendi kendisiyle hesaplaşır.
Bunu da kabul etmek zorundayız.
***
NOT DEFTERİ
Pek çok kez olduğu gibi siz de tam olarak ne zaman her şeyi anlamaya başladığınızı belirtemezdiniz; satrançta ya da aşkta da olur böyle anlar, etrafı saran sis aralanır ve bir saniye önce düşünemeyeceği hükümlere varır insan. (J. CORTAZAR / Ayak İzlerinde Adımlar)