Haberi okumuşsunuzdur...
"Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron askeri harcamalarda büyük bir artış açıklayarak 2024-2030 döneminde orduya 413 milyar euro tahsis edileceğini duyurdu."
Durumun çarpıcı yanını şöyle anlatabilirim.
Bir önceki bütçede savunmaya ayrılan para 295 milyon euroydu.
Açıklama da şöyle: "Fransa, yüzyılın zorluklarına hazır bir orduya sahip olacaktır."
***
Öylesine gelip geçelim mi bu konuyu?
Ortalık karıştığında suya sabuna dokun mayışıyla tanınan
İspanya'nın 2023 savunma bütçesini yüzde 25 arttıracak olması da sıradan bir gelişme mi?
Almanya'nın yeşilli pembeli, kafası çok karışık hükümetinin de savunma harcamalarını sürekli arttırıyor olmasını ve silahlanmadan hep uzak tutulmaya çalışılan bu ülkenin şimdi
yeni nesil savaş uçağı yapmak için bütçeye 40 milyar ek yapmasını ciddiye almasak olur mu?
İktidara "savunmaya fazla bütçe ayırmayacağım" diye gelen
İtalya'nın yeni hükümetinin şimdi kıvranmaya başlamasına ne demeli peki?
***
Hiç mi
ne oluyoruz yahu, diye sormayacağız?
Söyleyeyim...
Hazırlanıyorlar.
Neye?
Büyük savaşa...
Avrupa önemli.
Çünkü geçen yüzyıldaki iki büyük savaşın kıtanın tam göbeğinde patlak verdiğini bilmeyen yok!
Uzakdoğu'dan, mesela "Sakın silahlanmayın, yasak" diye yıllarca baskı altında tutulan
Japonlara şimdi gaz verilmesinden falan hiç bahsetmeyeyim.
***
Ben "büyük savaş" deyince aklına hemen nükleer gelip "aa olmaz öyle şey!" diyenlere de iki şey söyleyeyim..
Birincisi...
Olmaz olmaz, denilerek olur, ne olursa...
İkincisi...
Artık "Büyük savaş" demek, "
kalıcı ve şiddetli yaygın savaş ortamı" anlamına
geliyor.
Problem şu ki, sıcak savaşlarda çatışma bölgelerinden uzak yaşayan kitlelerin sayısı azımsanmazken, "
yaygın savaş ortamı" herkesi etkisi altına alıyor.
Bunu pandemide gördük.
Üzerine bir de gıda tedarik zincirinin kırılmasının etkilerini yaşadık.
***
Asıl meseleler işte bunlar...
Böyle bir ortamda "mikro siyasal dans"larla oyalanacak halimiz var mı?
İstikrarlı, güvenilir, karakterini bildiğimiz iktidarlara ihtiyacımız olduğu açık değil mi?
***
NOT DEFTERİ
Ya musiki? Kaç zamandır çeki taşı gibi duran kalbinde bir çarpıntı duydu. Ağır ağır başını salladı. Belki de kaybettiği şey bu idi: Sanat, musiki. (SAFİYE EROL / Ülker Fırtınası)