Avrupa'nın yazdığı "uygarlık ve kültür tarihi" Doğu Akdeniz'de başlamıştı.
Kendi tarihinden ötesini yok sayan Batı için bu coğrafya bir tür "ab-ı hayat" niteliği taşıyordu.
Bu bir yandan hakikatti elbette...
Çünkü Avrupa'nın hem Roma, hem de Yahudi ve Hristiyan kaynakları Doğu Akdeniz'liydi.
Ama bir yandan da fena halde kurguydu...
Çünkü Avrupa 18. yüzyıldan başlayarak kendini "tazelenmiş kadim Yunan" gibi görmesine yol açan bir "hikaye"ye kaptırmıştı.
Öyle ki, daha yüz yıl öncesine kadar orman köylüsü olan en kuzeyli Avrupalılar bile Akdeniz lafını duyunca kendilerinden geçiyor, içlerinde güneşler açıyor, rüyalarındaki evlerin panjurları maviye boyanıveriyordu.
Ne dersiniz, artık bu tarihin finaline mi geldik?
***
Tamam!
Bunlar işin derin yanları...
Lakin
sıcak gündem de bu derin suların üzerinde yüzüyor.
Fark etmemiş olmak imkansız...
Avrupa'da iki ülke için Akdeniz hızla bir uçuruma dönüşüyor.
Fransa ve Yunanistan'ı arkadan itiyorlar.
Böyle giderse...
Düşüp...
Türkiye'nin "
mavi vatan"ında boğulacaklar.
Basit bir çıkar ve güç çatışması mı?
Hayır!
Kesinlikle hayır!
***
Bir kere şunu bilelim...
Fransa, Fransa deyip duruyoruz ya...
Fransa devletinin jakoben ve sömürgeci ruhuyla aramız gerçekte hiç iyi olmamıştır.
O işler, öyle Saint Benoit'dan veya Dame de Sion'dan mezun olmanın hoşluklarına benzemez, hiç benzemedi.
Fakat Macron farklı.
Macron, şu bildiğimiz Fransa dahi değildir.
Macron,
"küreselci proje"nin çocuğudur.
Özel yetiştirilip çeşitli reklam kampanyalarıyla Fransa'nın başına getirildi.
(Artık bizde de benzerleri var.)
Bütün derdi de "
paranın sahipleri"nin yeni yüzyılı şekillendirmesine yapacağı katkıdır.
Bunu anlamazsak, çok şeyi anlayamayız.
***
Macron, bir misyoner.
Misyonunu yerine getirip gidecek.
NATO'nun beyin ölümünden bahsetmesi de, Avrupa ordusunda ısrarla etmesi de, "Bir kuşak bir yol" projesinde öncü olmak istemesi de hep bu misyonun parçaları...
Macron'un hareketlerine bakarak, "
küreselci proje"nin ve "
yeni Çin"in Türkiye ile derdini de çözebiliriz.
Tabii bir de
Yunanistan'ı arkadan iten ve Macron'un arkasına saklanıp ellerini ovuşturan Almanya var...
Yerim kalmadı.
Ama bunları bir kenara not edin...
Bu noktadan kalkarak daha çok konuşacağız.