Yalan haber, yalandan iddia, yalanla kamuoyunu manipüle etme, vd... Hepsi aldı yürüdü. İyi niyetliler de yalan habere karşı doğruları söyleyerek mücadele edileceğini sanıyorlar. Oysa yalan haber ve iddiaların cazibesi güçlü, hızı yüksek. Doğrular bu hıza yetişemiyor. Yalan iddia düzeltildiğinde dönüp ilgilenen kalmıyor... Önce bunu bilelim. Sonra da karşı karşıya olduğumuz durumun basit bir yalan fırtınası değil, bilinçli bir "psikolojik harp" olduğunu bilelim artık.
***
Günlerdir çekmeceleri karıştırıyorum. Neden mi? Çünkü internet ortamında bulunmayan bazı eski yazılarımı bir sitede toplamayı düşünüyorum. Biraz da zamanla ve zamanın değişen ruhuyla hesaplaşma isteği sanki... Mesela dün dosyaların arasından 21 Kasım 2001'de SABAH'ta yayınlanmış bir yazımın kupürü çıktı. Şöyle başlıyor: "Farkındasınız değil mi? Kafayı büyüklüğe taktık.... Küçük bir ölçü değil artık... Bilinçli tercih değil... Sanki yanlış bir şey, bir ayıp... Küçük bir ev, küçük bir oda, küçük bir iş, küçük bir araba... Sanki küçük hep geçici, hep mecburen, mecburiyetten..." Sizce geçen 19 yılda konuyu algılama biçimimiz ve tercihlerimiz değişti mi?***
Ne tuhaf!.. Kahveyi tadı kadar kokusuyla da seviyoruz. "Mis gibi kahve kokusu" dendiğinde herkes kastedileni anlıyor. Hatta kahvenin kokusu tatmin ediyorsa, tadına fazla takılmayan çok insan var. Fakat çayda iş değişiyor. Burnunu çayın kokusuna ayarlayanlar pek nadir. Oysa çaylar çeşit çeşit ve hepsi nasıl da güzel ve farklı kokar.***
Toplumsal zevk eğilimlerini (trend) ve modaları sadece günümüze ait bir şey sanıyoruz ya, çok yanlış. Trendler, modalar hep vardı... Ara ara Montanari'nin "Çileklerin İsyanı"na göz atıyorum bugünlerde. Düşünebiliyor musunuz? Avrupa ortaçağında birden bire "Gotik mutfak" modası patlak vermiş ve bütün soylular mutfaklarına Alman aşçılar getirtmeye başlamışlar. İtalyanlar bir hoşlar tabii; modaya uyup Alman aşçı getirtmiş fakat kısa süre sonra adamlara lazagna yaptırtmaya başlamışlar.***
Yemek deyince... Ümraniye sanayide çok şirin bir mekanı meraklısına duyurayım. Adı: Yekpare Meşede Kavurma. Sadece pilav ve kavurma var. Pilav tartışılır ama taş fırın ve bakır sahanda pişen dana etinden kavurma enfesti. Ali Göde şalgam suyunun lezzetini de vurgulayayım.