"Dedemin Delhi'de çekilmiş bir fotoğrafını buldum.
Krem rengi keten takımıyla gerçek bir centilmen gibi görünüyordu.
Halbuki ailenin çocuklarına dedemin Britanya'nın "koloni orduları 119. Piyade tugayı" çatık kaşlı ve sert komutanı olduğunu anlatırlardı.
Büyükannem Belçikalıymış. Babası diplomatmış. Kongo'dan Güney Afrika'ya geçtiklerinde orada henüz genç bir teğmen olarak görev yapan dedemle tanışmışlar.
Babam da önce askerliği tercih etmiş, sonra ordudan ayrılıp elmas ticaretine girmişti.
İkinci Boer Savaşı'nda Churchill'le aynı saflarda savaştığını anlatırdı."
***
Neyin nesi bu satırlar diyeceksiniz?
Anlatayım...
Pek çok 20. Yüzyıl Batı romanı ve biyografilerinde rastladığımız paragraflara sıradan bir örnek.
Öylesine okuruz bu satırları...
Zihnimizde Hollywood'un klişeleri uçuşur o sırada...
Cibinlikli yataklar, beyaz efendilerin valizlerini sırtlarına yüklenmiş "renkli" derili yerliler...
Egzotik bir serüven havasından ötesi aklımıza gelmez.
"
Okumuş" çocuklarımızın
en cahil yanlarından biri budur.
Batı sömürgeciliğini öğrenmek ve düşünmek sanki Cumhuriyet eğitiminde yasaklanmıştır.
***
Mesela yukarıda sözü edilen asker dedenin
Hindistan'da görev yaptığı sırada
koca bir kasabayı susuzluktan ölüme mahkum ederken kılının bile kıpırdamadığını aklımıza getirmeyiz. Belçikalıların sözü edilen dönemde Kongo'da
tam on milyon (abartma değil, maalesef gerçek!) Afrikalı'yı vahşice işkencelerle yok ettiklerini zaten bilmeyiz.
O konularda beyaz mı beyaz Belçikalılardan hiç farkımız yoktur.
Sömürgecilerin elmas ticaretinin insanlık dışı yanını Hollywood film yapıncaya kadar hiç merak etmemişizdir, bize empoze edilen
tek taş yüzük almak için kavga etmektir.
***
Geçenlerde "Okullarımızda sömürgecilik tarihi artık ciddi bir ders olarak yerini almalıdır" diye yazmıştım, hatırlarsınız.
Batı'nın karanlık yüzünü şimdi öğrenmeyeceksek ne zaman öğreneceğiz?" diye sormuştum.
Düşünün...
Çocuklarımız Batı'nın gücünü, refahını, bilimini ve daha pek çok şeyini "
Tanrı'nın lütfu" gibi öğreniyorlar.
Buna canınız sıkılmıyor mu?
Dahası var...
Küreselci güçler hegemonyaları için tasarladıkları yumuşak geçişin tıkandığını görüyor ve
neo kolonyalist çağa hazırlık yapıyorlar.
Bizim de bu muhtemel saldırıya karşı zihinsel ve kültürel olarak hazırlanmamız gerekmez mi?