Gözlerimiz kamaşıyor, zihnimiz bulanıyor. Belki bu yüzden sevmeye kokularla başlamak daha doğrudur... Burnumuz güvenilirdir.
Şehirde ıhlamur, kırda iğde kokularıyla başlayabiliriz mesela... Sevilen bir boynun kuytusuyla ya da...
***
Itır... Sen ondan uzak durursan, o da senden uzak durur. Hatta cılız, tatsız tuzsuz bir bitki sanır, fena yanılırsın!
Dokunman gerek. O zaman parmaklarından başlayarak önünde cennet bahçeleri açılır.
***
Sardunya... Yaz akşamüstleri. Sabır.
Sadakat. Şükür. Uzaklardan bir yerden kalkıp gelen ve çölleri hatırlatan toz bulutu.
***
Gün batımları...
Her seferinde buna şahit olmasak da biri söylese, hangimiz inanır
mavi ile bakır renginin muazzam aşkına? Ve akşamın bu aşkın üzerine yavaş yavaş lacivert örtüsünü serişi... Mucize gibidir.
Oysa hep oradalar. Hele bu mevsim her gün tekrarlanıyorlar. Durup baksak, göreceğiz.
***
Büyüsü en çabuk bozulan
güzellik vaadi modern mimaridir. Dahası da
var; iyi bir insan olacağına, iyi bir hayat
sürdüreceğimize inandırmaya çalışır bizi.
İnanır, kanarız. Sonra fırsatını bulunca bir araca atlayıp kan ter içinde epey uzaklardaki kırık dökük kır kahvelerine gideriz. Yanmış bir sahandaki menemene ekmek banarken yanımızdan bir ördek geçer. İçimizdeki huzursuzluk yine de çarçabuk dağılmaz. Yanımızdakilere "burası ne güzel değil mi?" diye sorup onaylanmak isteriz. Ama durup kendimize "
neden bu çelişki?" diye sormayız.
***
Dut ağacının gölgesi... Kuyruğu güneşte, gövdesi gölgede uzanıp kalmış tek gözü açık tekir kedinin sevimliliği...
Birkaç sokak öteden geçen karpuzcu kamyonetinin patırtısı ve ikindi vaktinin ilahi sükûneti...
Bunların farkına varıp kıymetini bilmeyenin insana merhameti hakiki midir?
Şüpheliyim.
***
Tarlalar, boz araziler, kıraç tepeler arkamızda kalırken şehrin dış mahalleleri belirmeye başlıyor. Az sonra
yol tabelaları, yüksek sesli pembe yalanlar, gel geç gönüllülükler bir bir sökün edecekler.
***
Gözümün önünde bir yere, mesela sehpanın üzerindeki çanağa
birkaç limon koymaktan vazgeçtim. Beni durmaksızın
güneşe ve güneye doğru çağırıyorlar çünkü... Oysa hâlâ kırgın ve bıkkınım. Davete icabet etmeye daha vakit var!