Acılardan geçerek öğreniyoruz. "Yok canım, o kadar da değildir!" deyip gözümüzü kaçırdığımız ne kadar gerçek varsa, gün geliyor kafamıza dank ediveriyor.
Mesela Sultanahmet'te patlayan bombadan sonra ortaya çıkan tabloya bir bakın...
Bizim seçkinci, seküler ve kendini muhalif diye pazarlayan malum tayfanın siyasetçisiyle, medyacısıyla, şusuyla busuyla Batı'ya nasıl derinden bağlı, ülkesine nasıl derinden düşman olduğunu göreceksiniz.
Yüzlerce makale ve kitabın anlatmaya çalışıp da zorlandığı şeyler orada çırılçıplak ortada.
***
Olay için üzülmediler!
Parçalanmış insan bedenlerini göremedikleri için üzüldüler.
Paris'ten talep etmedikleri ne varsa, hepsini Sultanahmet'ten istediler.
Neden?
Çünkü çoktandır Batı'nın zihninde "
kan revan içinde Türkiye" imajı yerleşsin diye canla başla çalışıyorlar.
Neden Kılıçdaroğlu sözlerinin içine yalan da katarak "
daha ambulanslar gelmeden yayın yasağı geldi" diye bağırıp çağırdı sanıyorsunuz ki!
Tabii bazıları Reuters ve AFP gibi ajansların sansürsüz fotoğrafları dünyaya geçtiğini öğrenince rahatladı, hatta ellerini ovuşturdu.
***
Sıradan bir siyasi hıncın, sıradan bir eziklik duygusunun sonucu değil bütün bunlar.
Çok daha derin bir toplumsal temeli var.
Bunu anlamak için instagram, facebook ve twitter'ın Paris faciası sonrası "
je suis"cilerinin, profil fotoğrafını hemen
Eyfel görüntüsüyle değiştirenlerin şimdiki hallerine bakmak anlamlı olabilir.
Ben söyleyeyim...
Çoğunun çıtı çıkmadı.
Zaten yabancı misafirleri gelmedikçe Sultanahmet'e çıkan insanlar değildi, çıkarlarsa da Ayasofya'nın orada azıcık soluklanıp Pera'ya geçiyorlardı. Yalan mı?
Bazıları Paris için akıllarından bile geçirmedikleri "
güvenlik zafiyeti" mavrasına yüklendi yine.
Bazıları da uzak, tuzu kuru ve korunaklı semtlerden "
teröre rağmen umutla yaşamaya devam edecekleri"ni belirtip konuyu kapattı.
Tabii daha ölenlerin kanı kurumadan "
turizm darbe yer mi?" sorusunu kurcalayanlar vardı.
Sadece Hürriyet'in internet sitesinden söz etmiyorum; sosyal medyanın sıradan "beyaz"larını kastediyorum. Belki "
AKP ekonomisi" kalıcı yara alır diye sosyal medyaya sevincini yansıtan zavallılar öyle çoktu ki!
***
Peki ne yapmalı?
Onlara bakarken öfkelenmekte haklıyız ama bunun kimseye faydası yok.
Nihayetinde,
kuşaklar boyu süren upuzun bir kolonyal/oryantalist eğitimin ürünlerinden söz ediyoruz.
Bilip tanıyalım onları ve sabırla "
kendilerine gelmeleri"ni bekleyelim.
Bakalım, gelecek ne getirecek?