Hollande ilk açıklamasında "Bizi korkutmayı başardılar" dedi. Malum, korkunca ne olur? Fikirler cılızlaşır, sorgulama rafa kalkar ve en berbat ezberler eyleme geçer.
***
Hollande'a göre "
saldırılar dışarıda mükemmel biçimde planlanmış." İyi de o "
dışarısı" neresi? Paris'in göbeğinde böyle koordineli bir terör eylemini planlayıp harekete geçirecek "dışarısı" IŞİD'in hakim olduğu çorak savaş toprakları olabilir mi?
***
Yerli yabancı bütün kanallarda
terör uzmanları şöyle sözler ediyorlar: "Terör kesinkes önlenebilir bir şey değildir; 99 eylem önlenir ama biri mutlaka gerçekleşir. Önceki gün 127 kişi öldü ama çok muhtemeldir ki önlenen diğer eylemler sayesinde binlerce kişinin hayatı kurtuldu." İlk bakışta pek gerçekçi görünüyor bu ifadeler. Fakat sonra kafanıza dank ediyor ki, terör sanki
sisteme dahil bir kusur, bir düşkünlük biçimi; ödenmesi kaçınılmaz bir fatura gibi anlatılıyor... Yani
sıradan insanın hayatı ve acıları bir kez daha hesabın dışında bırakılıyor. O hep figüran. Böylece teröristlerle sistemin terör uzmanları trajik biçimde el ele tutuşuyor.
***
Neyse güncel olanı bırakıp gündelik hayata dönelim...
Müzmin mutsuzlara ve bitmek bilmez sızlanmalarına bakıyor musunuz? Kimse hayata onlar kadar bağlı değil!
***
Şımarık umut ve mızmız umutsuzluk aynı madalyonun iki yüzü gibi... İkisi de "
şimdiki zaman" karşısındaki körlüğümüzden kaynaklanıyor.
***
Allah, acıdan saklasın bizi. Hüznün kalp ağrısı kalsın. Dünya ancak böyle
hüzünle güzel!
***
Öğrenmek için başkalarına ihtiyacımız var ama
anlamak için zamana ve yalnızlığa...
***
İnsanlar konuşa konuşa anlaşırmış! Ben de diyorum ki, güzel suskunluklar da var!
Anlaşmayı bir yana bırakın, anlamaksa bütün mesele, azıcık sessizlik gerekmez mi? Hatta biraz da mesafe! Hem kim bilmez ki, ellerimiz birbirini hep sessizlik anlarında bulur.
***
Davranışlarımı görüyorsun. Davranışlarını görüyorum. Hayatını göremiyorum, hayatımı göremiyorsun.
Göz yetmiyor anlamaya!
Söz de hep yalana kaçıyor, yalana kayıyor! Bize bir başka
meleke, bir başka "
alet"; bir başka "
yol" gerek! Birbirimize doğru bunca karanlığın ortasında sessizce ilerlememizi sağlayacak bir şey...
***
Bazı şeyleri hakkıyla anlamak için insanın yaşını başını alması gerekiyormuş. Şimdi şimdi anlıyorum
Ahmet Haşim'in şu mısralarını: "
Bize bir zevk-i tahattur kaldı/ Bu sönen, gölgelenen dünyada."