Halleri gülünç olduğu kadar acıklı da...
Aradıkları mutluluğu bir türlü bulamadıkları için durmadan yakındıkları fakat terk etmeye asla yanaşmadıkları bir hayat tarzları var.
Eğlencelerini neşe, hazlarını mana; endişelerini fikir sanarak yaşayıp ölüyorlar.
Maddi konforları tehdit altına girmedikçe hoşlar. Ama onca okuma yazmaya rağmen kafayı yastığa koyunca zihinlerine düşen sorular karşısında fena halde boşlar.
İtirazım yok. Herkes bildiği gibi yaşasın.
Hepsinin dünyada bir yeri, bir anlamı bulunuyor.
Fakat bu "tayfa"nın kızdığım yanı şu...
İş siyasal pozisyon almaya veya kendi sınıflarından olmayanlara laf sokmaya geldiğinde...
Uğrunda iki meditasyon ekolü, üç guru, dört psikoterapist ve sayısız "hakikati" feda ettikleri hayat tarzları var ya...
Birden onu yere göğe koyamaz oluyorlar.
Sanki hayat bütün hazları ve sevinçleriyle bir tek bunlara bahşedilmiş!
Sanki bir tek kendileri "yaşıyor", geri kalan bütün sosyal kesimler sadece hayatlarını idame ettiriyor.
Dün baktım...
Hep pamuktan illüzyonlar içinde yaşayan şaşkının biri aklı sıra şu sözlerle muhalif siyaset yapmış: "Hayatta güzel şeylerin de olabildiğini göstererek yaşamaya devam edeceğiz! Onların hiç yaşayamadıkları gibi yaşamaya..."
Hay, Allah iyiliğini versin!
Hem "hayatın farklı renklerine" âşık olduğunu söyle hem de bir tek kendi hayat tarzını "renk" say!
Bu nasıl kibirdir ki, hiç aynaya bakmıyor?
Bu nasıl cehalettir ki, sınıfsal uykusunu uyanıklık sanıyor?