Dünya Kupası'nı izlerken kafam şu sorularla dolu.
Terk ettiğim futbola acaba bu maçların zevkini yaşayarak dönebilir miyim? Türk futbolunun pisliğinden uzak bir ortamın maçlarını izleyerek içimde yeniden futbol heyecanının kıpırdanmasına yol açabilir miyim?
Eh, doğrusu bazen havaya girip maçlar hakkında bir iki tweet attığım bile oluyor.
Gelelim, "Bu Dünya Kupası çok zevksiz" tartışmasına...
Yaşı meseleyi tartabilecek durumda olanlar içlerinden bir sorsunlar: Dünya Kupaları zaten çoktandır tatsız tuzsuzlaşmadı mı?
2002'deki kadar kötü futbol oynanan, hakemlerin döküldüğü ve takımların rezil durumda olduğu bir başka kupa hatırlamıyorum. Mustafa Denizli'nin sözünü hatırlıyorum: "2002 çok kötüydü ama bizim için çok iyiydi!"
Bu tatsızlığın üzerini "bütün maçlar zorlu"; "herkes final oynayabilir" gibi gaza getiren klişelerle örtmeye çalışıyoruz ama nafile!
Gerçek şu ki, 1998'den beri Dünya Kupaları Avrupa pazarı için bir podyum işlevi görüyor. Latin Amerika ve Afrika futbolcuları bu podyumda alıcı buluyor.
Olay bu.
Gerisi bolca "trick" ve çoğu içi boş hikâyeden ibaret!