Hem akademide, hem de popüler düşüncede çığır açmış büyük eser "Orientalism"in (Şarkiyatçılık) ilk baskısının üzerinden 35 yıl geçmiş.
Epey zaman! Ama kuşku yok ki, daha uzun süre tazeliğini koruyacak!
Yazarı Edward Said'e gelince...
Kızı Necla'nın anlatımıyla "Londra'da bir terzinin elinden çıkmış üç parçalı takım elbisesiyle her zaman çok şık görünen, piposunu yanından ayırmayan, bir Volvo'ya binen, tenis oynayan, kalem koleksiyonu yapan" ve Columbia Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı hocası olan o zarif Filistinli adam tam on yıl önce bu dünyadan ayrılmıştı.
25 Eylül 2003'te.
Şimdi gel de, Bebek Kahve'nin henüz çay ocağından hallice olduğu 1980'lerin ortasında bir öğleden sonrayı hatırlama!
Soli Özel mastır'ını yeni tamamlayıp ABD'den dönmüştü, laflıyorduk. "Onu bunu bilmem" demişti Soli; "gördüm ki, kültürü, bilgisi ve görgüsüyle bir Filistinli bütün Amerikan akademi dünyasını kıskançlıktan çatlatabilirmiş!"
Tabii ki, Edward Said'den söz ediyordu.
***
Edward Said'in kitabı uzun bir serüveni mercek altına alır.
Ben çok kısa ve kabaca şöyle özetlemeye çalışayım...
Said'e göre,
Batı sömürgeleştirdiği
Doğu'yu "
Şarkiyatçılık" yoluyla zihninde yeniden inşa etmiş ve
hakikati bu inşanın dışında bırakmıştır!
Şarkiyatçılığı ve şarkiyatçı bakış açısını sadece kültürel merak olarak görmek aldatıcıdır. Şarkiyatçılık gerçek anlamda bir
tahakküm ve (günümüzde moda olan deyimle)
toplum mühendisliği çabasıdır.
Yani
Batı despotizminin bir parçasıdır.
Şarkiyatçı bakış açısı bütün dünya kültürlerine sızarak
Batı'yı merkez alan ve geri kalan her şeyi
egzotikleştirip alttan alta
aşağılayan bir söylem oluşturmuştur.
Bu yüzden "
Doğu"dan her söz edişimizde, kılı kırk yarmamız ve bir sömürgeci gibi "
yabancı" gözlerle bakıp bakmadığımızı tartmamız yerinde olur.
***
"
Orientalism" (Şarkiyatçılık) ilk basıldığı günden bu yana çok eleştirildi ama her
eleştiri kitabın temel tezlerinin haklılığını daha da pekiştirdi.
Şimdi, burada, bu köşe yazısı çerçevesinde söyleyebileceğim çok şey yok.
Edward Said'i bir kez daha saygıyla anıyorum.
"
Oryantalist göz" konusuna gelince...
Bizler artık Batılı'nın şarkiyatçılığından çok
kendi memleketine bir şarkiyatçı gibi bakan Doğulular üzerinde durmalıyız.
Çünkü bu hem kültürel hem de siyasal bakımdan çok önemli bir mesele.
Hani şu günlerde sık sık "
beyaz Türkler" deyip duruyoruz ya...
Aslında kastedilen ortada...
Onlarca kuşak boyunca kendi ülkesine
sömürgeci gözüyle bakanlar; kendi toplumsal kültürüne, severken bile "
yabancı" kalanlar!