Süpermarketten içeri girince gözüme çarptı. Her yer katı meyve sıkacağı kutularıyla doluydu.
Aileler önlerinde durmuş düşünüp taşınıyorlardı.
Bir görevliye sordum.
"Şimdi çok tutuluyor, herkes taze elma, armut, havuç suyu içmek istiyor" dedi.
Eh güzel bir şeydi ama yine de bu ilgi tuhaf değil miydi?
Sonra eş dostla laflarken "sen televizyonlardaki sağlık programlarına bakmıyor musun?" diye sordular; "bu senenin tavsiyesi meyve suyu kürleri!"
Oturdum, televizyon kanallarındaki pek ünlü ve havalı sağlıklı yaşam gurularını izledim.
Ne yalan söyleyeyim, utandım! Evet! Doğru adına, bilgi adına, bu kişilerin kendileri adına utandım.
Yahu daha yakın zamanlara kadar "lifli, posalı yiyecekler yiyin; meyvenin suyu yerine kendisini tercih edin" diyerek ortalığı inletenler bunlar değil miydi?
Ama öyledir! Sağlık, medyaya bağımlı bir tüketim endüstrisi haline geldi mi, iş değişir.
Sürekli yenilik ister! Reçetelerin, tavsiyelerin, bilgilerin türlü taklalar attırılarak heyecan uyandıracak hale gelmesi gerekir.
***
Sağlıklı beslenme endüstrisi giderek
hem muhafazakârların hem de pozitivist bir dünya görüşüne yakın kesimlerin imtihanı olup çıktı!
Ekrandaki uzman(!) romatizma ağrılarına karşı önerdiği tuhaf diyete bir iki
dua katıyor ve
bir Kur'an ayetini şahit göstermeye kalkıyorsa, popülerlikte sırtı bir daha yere gelmiyor.
Öbür tarafta da...
Bilimin ne olduğunu doğru düzgün öğrenememiş ama bilime tapınan kesimlere de söz konusu diyetle ilgili
adı sanı duyulmamış bir üniversitenin saha araştırmasından bahsedilince, her şey tamam oluveriyor.
Bütün bunlar ilk bakışta komik!
Ama son tahlilde bildiğimiz
ayıp!
***
Beslenme ve etkileri üzerine saha araştırmaları meselesi de ayrıca değerlendirmeyi hak ediyor.
Bu araştırmaları
okumasını bilmek bir uzmanlık işidir.
Medya bildiğimiz formasyonuyla bu işin altından kalkamaz.
Hatırlıyor musunuz? Bir zamanlar genel olarak
yağlı yiyecek tüketimiyle kalp krizi artışı arasında doğrudan bir bağlantı olduğuna inanılıyor ve medyada çeşitli saha araştırmaları yayınlanıyordu.
Bugün o araştırmalara bakıp alt alta topladığımızda geriye ancak
fıkra gibi bir şey kalıyor.
Mesela
Japonlar çok az yağlı yiyecek tüketiyor ve
Amerikalılarla İngilizlerden daha az kalp krizi geçiriyorlar.
Ama
Meksikalılar da çok yağlı yiyecekler tüketiyorlar ve
Amerikalılarla İngilizlerden daha az kalp krizi geçiriyorlar.
E, ne diyeceğiz şimdi? "
Kalp hastalıklarına neden olan şey İngilizcedir" mi diyeceğiz?
En doğrusu, "
bilim bu değil, yapmayın medyatik güzeller" demek!