Dümdüz söyleyeyim... "Vicdanım var" deyince, vicdan olmuyor.
Adaletten nasibin olmayınca merhametin yalan oluyor.
"Çağdaşım" diye ortalarda dolaşmak, insanın çağıyla aynı duygu ve düşünce frekanslarını yakalamasına yetmiyor.
İkide bir "iman" tazelemek, içimizdeki bayat kanaatlere, hoyrat mevzilenmelere bir son veremiyor.
İşin özü şu...
Kimimiz pek şık. Kimimiz pek nazik. Ama çoğumuz maalesef "terbiyesiz!"
Bildiğimiz eğitim-öğretime gelince...
Bu kadar düşmanlık bilgisi, bu kadar korku kültürü, bu kadar kötü ezberden sonra...
Geride dişe dokunur bir fikre yer kalmıyor.
***
Neyse...
Şimdi gelelim, "
hayatı hakikiye"den sizlere aktaracağım, gayet sıradan ve küçük bir olaya...
Geçenlerde orta yaşlı, güler yüzlü, gayet bakımlı, hoş bir hanımefendi
İstanbul'daki mülteci kamplarından birinin kapısını çalıyor.
Eli kolu paketlerle dolu.
"Bugün annemin vefatının kırkıncı günü" diyor; "
rahmetli hep muhtaçları sevindirmemizi isterdi."
Memnuniyetle buyur ediyorlar.
Yetişkinler için çeşitli giysiler, çocuklar için oyuncaklar çıkıyor paketlerden. Bir de pastalar, kekler.
Kampın yöneticisi çay yaptırıyor. Biraz, sohbet ediliyor.
Derken misafir hanımın gözlerinin yuvalarından fırladığı fark ediliyor.
Sonra ayağa kalkıp şöyle dediği işitiliyor: "
Burada kara kuru insanlar var, renkleri yüzleri pek yabancı. Ben neredeyim?" "
Hanımefendi" diyorlar; "
burada mülteciler var."
Ayağa kalkıyor orta yaşlı hanım ve bağırıyor: "
Ben yardım edeceksem kendi insanlarıma ederim!"
Hiç üşenmiyor. Getirdiği ne varsa toplayıp gidiyor.
Yönetici ve kamp çalışanlarının ağızlarının bir karış açık kaldığını sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Hayır! Alışkınlar. Benzerini o kadar sık yaşıyorlar ki!
***
Neden anlattım bu olayı?
Bugün gazetelerde manşetlere çıkmış birçok olay göreceksiniz.
Haksızlıklar, vicdansızlıklar, gaddarlıklar...
Köşe yazıları okuyacaksınız. Bu haksızlıklara yol açan
siyasi hatalardan, toplumsal kutuplaşmalardan, nefreti körükleyen tezgahlardan söz eden bir yığın yorum çıkacak karşınıza.
Nasıl oluyor peki?
Hani diyorum ki...
Ara sıra "
küçük insan"ı da devreye katarak düşünmeli!
Onun toz kondurulmayan kalbinin ve hep sığındığı
vicdanının pek de güvenilecek bir şey olmadığını...
Zihninin
derin bir ırkçılık ve düşmanlık eğitimiyle sakatlandığını...
Kötü siyasetin daima onların sırtında yükseldiğini unutmayın!