Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Hastasıyım!...

Kendimde değilmişim, herhalde...
İnsan köşesine "yakında House MD dizisi üzerine bir şeyler karalayacağım" notu koyar mı?
O günden beri mektuplar alıyorum; ne zaman yazacaksın, diye.
Ama House'un eski ve yeni bölümlerini hem Dizimax kanalından, hem de internetten tekrar tekrar izledikçe de, gözüm korkuyor doğrusu!
Dizinin entelektüel çekirdeği ve bağımlılık yapan karakteriyle bir köşe yazısında başa çıkmak zor.
Öyle bir dizi ki...
Daha ilk bölümünü ve başroldeki Hugh Lurie'nin halini tavrını izlediğimde...
"Yandın Haşmet!" demiştim içimden; "Sen ki, çok sevdiğin Lost'a bile istediğin gibi odaklanamadın, sen ki İkinci Bahar'ı izlemeden başkalarından dinlemeyi tercih ettin... Bu kez işin bitti! Dr. House seni ekrana çiviler!"
Şimdi bakıyorum da tam 6 sezon geçmiş, dile kolay!
Sağlık sektörüne elini uzatmış kolunu kaptırmış ezik kitlelere "bakın kahraman doktorların özel dünyası da sizinki kadar sefil" mesajı veren klasik Amerikan dizilerinden biri değil bu.
Dr. House ekibiyle birlikte çok nadir, belki milyonda bir rastlanan vakalarla uğraşıyor. Bu yüzden dizi hemen her bölümünde zekâ oyununa veya bir tür Sherlock Holmes öyküsüne dönüşüyor.

***

Neden Dr. House'u diğer dizi karakterlerinden ayırıyor ve seviyorum?
En iyisi bir liste yapmak...
1- Dr. House işini görürken bilimsel mantıktan milim sapmıyor ama ironik mesafesini korumayı da ihmal etmiyor. Ayrıca endüstriyel sağlık anlayışından gıcık kapan bir doktor. Aniden iyileşen hastası hakkında konuşurken asistanına söyledikleri hâlâ aklımda: "Hastalar böyledir, bazen kendi kendilerine iyileşirler. Nedeni konusunda hiçbir fikrin yoktur ama nasıl iyileştiğine dair bir fikir ileri sürmezsen sana para ödemezler!"
2- Dr.House yapay nezaketin toplumda hak ettiğinden fazla değer kazandığını düşünüyor. Bir bölümde derisi turuncuya dönüşmüş hastasına "senin asıl sorunun daha derin... Hemen kendine bir avukat bul, çünkü karının başkasıyla ilişkisi var" dediğini hatırlıyorum.
Şaşıran hastaya şu karşılığı veriyor: "Aldığın vitamin haplarının seni her gün yavaş yavaş turuncuya boyadığını fark etmeyen bir karın varsa, aklına ne gelir!"
3- Görünüşte Dr. House hastaları sevmiyor, hatta insanları pek sevdiği söylenemez! Yalnız ve hafifçe kaba bir adam. Tam da bu yüzden dizi bana her bölümde modern hayatta unuttuğumuz "niyet" duygusunun değerini düşündürüyor. Dr. House'un belki davranışları ve fikri değil ama "niyeti halis!"
4- Sartre
'ın "bir başkasının varlığı insan için cehennemdir" felsefesi Dr. House için "başkasının varlığı hastalıktır" tezine dönüşmüş! Yabana atılmayacak bir benzetme bu!
5- Huysuz, kırgın, takıntılı ve başına buyruk Dr. House'da kendime en yakın bulduğum nokta, sevilmekten ürkmesi!.. Ama en problemli nokta da şu ki, sevmekten de ürküyor!
Ohoo... Daha yazacak ne çok şey var ama yerim kalmadı.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA