Adnan Menderes'in Türkiye'ye televizyonu niçin "getiremediğini" hep merak ederdim...
Onu devirdikten sonra bunun için neden sekiz yıl beklendiğini de...
Neden İstanbul'a Ankara'dan üç yıl sonra geldiğini de.
Menderes'in turizme niçin sırt çevirdiğini de merak ettim.
Kafası basmıyordu!
Kendisi hukuk okumuştu ama meslek itibarıyla bir çiftçiydi. Başbakan değil tarım bakanı olsaydı memlekete daha yararlı olurdu.
Celal Bayar başbakan olmalı, cumhurbaşkanlığı makamı sembolik bir görev olarak Fuat Köprülü'ye ya da Refik Koraltan'a falan verilmeliydi. (Daha okkalı adaylardan Kazım Karabekir de ölmüştü Fevzi Çakmak da.) İç savaştan perişan olmuş durumda çıkan ve yirmi yıl boyunca açlıkla boğuşan İspanya turizm sayesinde, özellikle İngiliz parasıyla kendini toplamıştı...
Eh, biz de döviz darboğazına girmiştik aynı yıllarda.
Menderes'in aklı köylünün cebine tarım ürünleriyle para girmesine ve traktör ithalatına basıyordu, o kadar.
Bir turizm "hamlesi" gerekiyordu ve memlekette turizm yatırımı da yapılamıyordu.
Tam da Batı'da savaş sonrası "kitle turizminin" başladığı yıllardı ve biz bunun da farkında değildik.
Tabii bizde, İspanya'daki "Opus Dei" örgütü gibi yatırımları destekleyecek ve yönlendirecek bir girişim de yoktu.
Çünkü Opus Dei dini bir örgüttü ve bizde bu tür işler yasaktı.
Müslüman dediğin namazını kılar ve sesini kısardı, bir de otel mi açacaktı?
Ancak 1965 yılında, "Topkapı" filmi gişe rekorları kırınca turizm kafamıza dank etti.
1980 yılına kadar da turizm yapmadık, iyi kötü yapıyoruz sandık ve oyalandık.
***
DP iktidarı, İnönü'nün çizdiği çerçevenin dışına çıkamadı, onu hapsettiği alanda debelendi durdu.
Kambiyo rejimini iktidara geldiği zaman serbestleştirse, ihracatı pompalasa, yani Özal'ın ancak kırk yıl sonra başardığını daha işin başında yapabilse, memlekette kapitalizm kapitalizme benzese, Türkiye'nin yakın tarihi çok daha farklı yazılırdı... (Peki Demirel'in aklı başına niçin on beş yıl sonra gelebildi? Eh, o da Menderes'in onu hapsettiği alanda debeleniyordu da ondan.)
Hammadde ihraç etmekle yetindiler, domates biber patlıcan. Tütün, üzüm, incir.
Dövize sıkıştılar, son iki yıllarında yaptıkları devalüasyon da çare olamadı, yokluklar ve darlıklar başladı, memur neredeyse aç kaldı ve onları devirdi.
Çünkü bu adamlar son tahlilde "CHP'den ayrılma" adamlardı ve bürokrasinin gücü hoşlarına gidiyordu, onu burjuvaziyle paylaşmaya, daha doğrusu kendi yaratacakları bir burjuvaziye pay vermeye hiç niyetleri yoktu!
Bugün Tayyip Erdoğan bunu denediği için olmadık hakaretlere uğruyor.
Bir "Müslüman burjuvazinin" doğması ve gelişmesi, bürokrat kuyrukçusu gazetecileri de fena halde rahatsız ediyor.
Erdoğan'ı devirip ülkeyi komünistler gibi "yoksullukta eşitlemeyi" başarabilirler mi?
Tarihin çarkı geriye dönmez.
Pek pek dişlileri arasına taş tıkayıp dönüşü biraz yavaşlatılabilir, o kadar.
Onu bile yapamayacaklar.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz