Rahmetli babam beni Beşiktaş çarşısında Berber Hüseyin Efendi'ye götürür "eşek tıraşı" yaptırırdı. Ücreti 1 lira, yazıyla bir lira.
Ense ve kulak üstleri alabildiğine açılacak, kafa da "üç numaraya" vurulacak.
Bu yaşımda saçımın "sağlam" olmasını belki de buna borçluyum.
Ellili yılların modasıydı bu. Elbette anısı çok taze olan dünya savaşı yıllarının asker tıraşından da esintiler taşıyordu.
Altmışlarda uzun saç birdenbire o kadar çarpıcı gelmişti ki, halk arasında Beatles topluluğuna "bitliler" tabir ediliyor ve hiç de hoş karşılanmıyordu.
Bu tepki, Türkiye'ye vesayet eden asker bürokratların kısa saç tutkusuyla da örtüşmüştü.
Yetmişlerde uzun saç yaygınlaştı: Gençlik resimlerimizi görseniz gülmekten yerlere düşersiniz.
Günümüzde bürokrasinin borusu ötmüyor ama kısa saç modası şimdi geri geldi. "Pis sakal" da kısa saçı dengeliyor.
Şöyle: Ense alabildiğine, ama gerçekten alabildiğine, neredeyse kafatasının yarısına kadar açılacak, buna karşılık önde gene alabildiğine saç biriktirilecek... Ortaya ne kadın ne erkek garip bir yaratık çıkacak...
Bazı futbolcular da bu modaya, yanları iyice kazıtıp ortada horoz ibiği gibi saç uzatarak kendilerince katkıda bulundular.
Bunlara özenen "lumpen ergen" hemen taklide koyuluyor...
Çoğu da "sosyal medya fenomeni"...
YouTuber... Böyle bir insan kategorisi var...
Bunların kendi "kanalları" da var, milyonlarca dolar harcayıp televizyon kanalı kuracak değiller ya, koyuyorlar cep telefonunu karşılarına, "kanalıma hoş geldiniz" diye tıraşa başlıyorlar.
Öyle bir yaygınlaştılar ki, bazı Internet siteleri "günün YouTuber'ini" bile seçiyorlar.
Böylece oğlan değerli fikirlerinden bizi yararlandırıyor.
Çünkü fikri bile varmış...
Bir de her gün dön dolaş "Türkiye yandı bitti mahvoldu" şeklinde eşek tıraşı yapan muhalif basın var, ona da ara sıra değiniyoruz.
***
Bu tıraş erbabı, Beştepe'deki bir davette "ejder meyvesi" sunulunca kıyameti koparmıştı...