Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Turkish Illuminati

Bilim-kurgu romanlarında çokça geçer: "Illuminati" adında, aslında olmayan "haybeden" bir örgüt vardır...
Sözde her yerde gözü, kulağı ve eli olan bu karanlık örgüt dünyayı ele geçirmeye çalışır, "esas çocuk" da bir zamanlar James Bond'un yaptığı gibi bunlara karşı savaşır.
Hani Dan Brown'un romanından uyarlanan filmde (laf aramızda, kitabı çok daha lezzetlidir) tüyü bozuk, çipil bir kötü adam vardı, orasına burasına çivili çaputlar sarıp kendi kendine eziyet çekiyordu...
Bizimkiler de geri kalırlar mı, Netflix'in "The Protector" dizisinde İstanbul'u ele geçirip yok etmeye azmetmiş kötü adam Mazhar kendini kırbaçlıyor. (Çok palavra bir dizi ama keyifle izliyorum, tam "eve kapanmalık" bir eğlence.)
Orada Paul Bettany, burada Mehmet Kurtuluş oynamış. İkisi de çok iyi oynamışlar.
Bizimki çipil değil, karayağız tabii.
Bunların amacı "Hazret-i İsa'nın gerek işkencede gerekse çarmıhta çektiği acıların tıpkısının aynısını çekmektir"...
Böyle yapınca cennete gideceklerini sanırlar.

***

Benzer bir örgütün Türkiye'de de kurulmasını öneriyorum. Gerekli izinler İçişleri Bakanlığı'ndan alınabilir.
Kemalistler yani... Sonuçta bunlar da "illuminati" yani aydınlanmış insanlar değiller mi?
Bizimkiler Müslüman, çoğunlukla da ateist olduklarından, oralarına buralarına çivi batırmaları gerekmeyecektir.
Amaç, Mustafa Kemal Atatürk'ün her yaptığının tıpkısını aynısını yapmak, onu taklit etmek olacaktır.
"Başrahip" olarak bizim Yılmaz düşünülebilir.
Nasıl olsa yakın çevresinde "zangoç" da çoktur.
Çok istenirse "tapınak rahibesi" bile vardır ortalıkta.
İlk eylemleri, bir yolunu bulup böbrek sancısı çekmek olmalıdır. Hatta Carlsbad'a gidip kaplıcadan yararlanabilirler, orayı da tavaf etmiş olurlar. Atatürk'ün ayağının değdiği her yer kutsal sayılıyor, inanmıyorsanız Zülküf'e sorunuz.
Sonra aşırı sigara ve kahveden kalp spazmı.
Günün birinde de siroz.
Bunun için rakıya kuvvet vereceksin, Ankara memurları gibi akşam yemeğinden sonra hanımla çay demleyip oturmayacaksın.
Lakin rakının beyaz leblebiyle mi yoksa sarı leblebiyle mi içilmesi gerektiği, tarihçiler arasında ihtilaf mevzuudur.
Bu konuda aydınlatıcı bilgiyi, Yılmaz'ın klasik eserinde bulabilirsiniz.

***

Ne gülüyorsunuz, bu memlekette Bandırma vapuruna "sanal yolculuk" yaptırıp üç gün boyunca bilgisayardan adım adım izleyecek vatandaşlar var. Çok merak ediyor olmalılar, acaba Samsun'a varabilecek mi?
Gerçi vapur yarın Kastamonu'ya da uğrayacak ama artık o kadarcık cehalet aydınlanmışlarda bile bulunur.
Keşke doğrudan Ankara limanına demir atsaydı da büyük önderi uğraştırmasaydı...
Bu memlekette Atatürk'e ölümünden iki yıl sonra Köy Enstitüsü kurduranlar var.
O da bilim-kurgu, bu da bilim-kurgu. Niçin olmayacakmış?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA