Oyun çılgınlığı ayyuka çıkmış.
Türkiye'de 32 milyon oyuncu var.
Bu işte 826 milyon dolar dönüyor.
Ne çok oyun sever insanlarmışız, "fotoğraf çekmeye ne çok meraklı insanlar" olduğumuz gibi.
Oyunlar bilgisayarda oynanıyor, fakat daha çok da cep telefonunda oynanıyor.
Yirmi birinci yüzyıl herkesin eline mükemmel bir oyuncak verdi. El kadar bir bilgisayar aslında. Bir tek yemek pişirmediği kalıyor.
Çocuklar ve ergenler oynuyorlar, ama yetişkinler de oynuyorlar, yaşlılar bile oynuyorlar.
Böylece Amerikan emperyalizminin "insanları dıngıllaştırma" projesi başarıya ulaşmış sayılır. ABD dünyayı kendine benzetti, kendi bönlüğünü bütün dünyaya sıvadı.
Yirmi birinci yüzyılda artık "ergenle yetişkin" arasında pek büyük bir fark kalmadı.
Reklamlarla iyiden iyiye sersemletilen insanlar arasında bir yandan "vasatlık", öbür yandan "salaklık" yaygın. Eğitim düzeyi yerlerde sürünüyor, eh, zeka düzeyi de öyle.
Koltukta kalça büyütmeye yarayan bu cep telefonu oyunlarının bir kısmına bir de utanmadan "e-spor" diyorlar...
Oyunlarda iş "kurbağa kafası patlatmaktan" falan çıktı, çok daha karmaşıklaştı.
Oyunların çoğu savaş oyunu...
Tabii uzaylı canavarlar falan gibi birçok zırva da var.
Bu zırvalar bir yandan Amerikan sineması, öbür yandan yavaş yavaş televizyonu ele geçirmekte olan Netflix falan gibi şirketlerce körükleniyorlar.
Bir de "dizi çılgınlığı" tabii...
O kadar ki, altmışlı yıllarda seyrettiğiniz bir filmden söz ettiğinizde, gençler "o zamanlar filmleri kaç bölümde oynatıyorlardı" diye soruyorlar.
Hani "cep telefonu yokken ne yapıyordunuz" sorusu gibi.
Bir önceki kuşak da "televizyon yokken ne yapardınız" diye sorardı.
Radyo dinlerdik evladım.
***
Mal ergenlerin ve mal yetişkinlerin oynadıkları şu saçmalıklara bakınız:***
Cep telefonu denilen oyuncakla oynayan daha ağır başlı insanlar da var tabii.