Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Gerisi nanay

Mal satacaklar ama raflar boş...
Sovyetler Birliği çökmeden önce Moskova'da kendi gözümle görmüştüm:
Vitrinde renkli, kocaman elma ve armut resimleri, "manav" olduğunu anlıyorsun...
İçeri giriyorsun, beyaz başörtülü iki kadın oturuyor, biri kasada biri tezgahın arkasında...
Raflarda hiçbir şey yok. Mecazi anlamda değil, gerçek anlamda hiçbir şey yok. Tamtakır.
CHP'nin belediye adayları da bu Sovyet manavlarına benziyorlar.
Muhalif basın memnuniyetle pazarlayacak ama ortada mal yok. Kasiyer tamam, tezgahtar yerinde, elma da yok armut da.
O zaman da ister istemez Yüksek Seçim Kurulu'na saydırıyorlar, seçmen kütüklerine bulaşıyorlar...
CHP'nin İstanbul adayı İmamoğlu, "İstanbul'un sorunlarını 'işsizlik, trafik, ulaşım' olarak gördüğünü" açıklamış.
İyi etmiş.
Yılmaz Özdil'in 2 bin 500 liraya sattığı Atatürk kitabına "Selanik'te doğdu" cümlesiyle başlaması kadar doğru ve gerçekçi...
Peki çözüm?
"İstanbul'un büyük projelere ihtiyacı var" demiş.
Peki nerede senin projelerin?
Yok. Yalnızca lafı var.
"Birileri kocaman köprüleri, tünelleri büyük proje olarak görebilir" diyor, "insana dokunan projeler önceliğimiz..." İyi ya, nelerdir onlar?
Belli değil.
Seçime iki ay kaldı, ne zaman proje yapacaksın da ne zaman açıklayacaksın?
Yoksa "açıklarsam iktidar kopya çeker" ayağına mı yatacaksın?
"Herkese pırıl pırıl bir başlangıç sunan bir dönemi hep birlikte başlatacağız" diyor...
Peki neler göreceğiz o dönemde, neler yaşayacağız? Ne başlayacak?
Allah bilir.
Bak, iktidarın Ankara adayı Mehmet Özhaseki somut konuşuyor. On üç millet bahçesi yapacakmış.
Üniversitelerin girişlerine "çay, çorba, çamaşır" noktaları kuracakmış, Öğrenci sabah gelirken kirli çamaşırını getirecek, giderken çayını içip temizini alacak, karnını da doyurup gidecek.
İstediğin kadar alay et, bir proje işte.
"Çocuk köyü" kuracakmış, bir milyon metrekarede yüze yakın "etkinlik", kırmızı ışıkta durmayı öğretmek için dört tekerlekli küçük arabalardan, marangoz atölyelerine kadar...
Öğrencilerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde, yedi gün ve yirmi dört saat açık kalacak "uyanık" kütüphaneler...
Proje mi? Proje.

***
Dön dolaş gene İttihatçı mantığı...
Bundan kurtulamıyorlar.
"Hele bir iktidara gelelim, gerisi kolay." Hele bir belediyeyi ele geçirelim, gerisi kolay.
Hele para kaynakları bir elimize geçsin, gerisi kolay.
İmparatorluğu bu kafayla batırdılar ama İstanbul'u batıramayacaklar. Onu Nurettin Sözen daha önce yapmıştı, geç kaldılar. Aynı suda iki kere yıkanılmaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA