Her hafta karakola gidip imza vermek Metin Akpınar'ın "ağırına gidiyormuş"...
Canı sıkılan it kopuk beni haksız yere şikayet ettiği zaman karakola gidip ifade vermek benim de ağırıma gidiyor ama gidiyorum işte. Faydası da oluyor, polis arkadaşlarla tanışıyor, çay içiyor, dertlerini dinliyoruz.
Laf aramızda, Çağlayan Adliyesi'ne de Kartal Adliyesi'ne de, hem de bu trafikte, kalkıp gitmeye de üşeniyorum ama gidiyorum gerekince.
Canlı yayında lafın şehvetine kapılıp birilerine karşı "ayağından asarlar, mahzende zehirlerler" diye atıp tutarken bu işin sonunu düşünmeyeceksin, gözümüzün içine baka baka "mizah yaptım" diye lafı kıvıracaksın, seni içeri tıkmadıklarına da sevinmeyeceksin, karakola gitme zahmetine katlanmak ağır gelecek...
Evvelce oynadığın skeçlerde canlandırdığın "karakola düşmüş adam" tiplerini hatırla, keyfini çıkarmaya bak! Hem de ilerisi için malzeme olur.
Bu arada muhalif basın da, iliklerine işlemiş Tayyip nefretinin dürtüsüyle "Akpınar'a acındırma" gayretine hız verdi.
"Suçlu olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı yok" diyorlar.
Evet, yok.
Olsaydı da birkaç yıl yapıştırsalardı rahat mı edecektiniz?
Öte yandan "yargının vereceği karara bir diyecek yok"muş.
Ya, öyle mi?
Bu insanlara yurt dışı yasağını, "adli kontrol" şartını savcı koymadı. Savcının böyle bir yetkisi yoktur.
Hakim kararıyla karakola gidiyorlar!
Karakola gidip imza vermek kararını veren, Anadolu 3. Sulh Ceza Hakimliği.
Buna itirazı reddeden de, bir üst mahkeme, yani Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği.
"Vicdanları acıtıyormuş"...
Oğlum siz böyle işinize gelince "Türkiye'de hakimler var", işinize gelmeyince "vicdanımız acıdı" mı diyeceksiniz?
Kaçlı standart oluyor bu?