Kırk yıldır, ortaya dökülen yolsuzluklara "gate" adını takmak usuldendir. Başkan Nixon, rakip partinin Watergate otelindeki seçim bürosunu gizlice dinletmişti ya, benzer her skandal "Bilmemnegate" adıyla anılır oldu.
Şimdilerde bir de "leaks" çıktı (sızıntı demek), Amerikan gizli belgelerini yayınlayan Wikileaks sitesinden mülhem, sızdırılan her gizli bilgi demetine de "Bilmemneleaks" deniyor. (Bizde de "Fethullahleaks" yok mu?)
Bu sefer HSBC bankasının İsviçre şubesinde açılmış sırdaş hesaplar ortalığa döküldü, oldu size "Swissleaks"...
Listede elbette Türkler de var. 3 bin 15 Türk vatandaşının İsviçre'de bir tek bankada 3.5 milyar doları bulunuyormuş. Bunlardan birinin tek başına 263 milyon doları varmış.
Bilindiği gibi her ülkenin ensesi kalın kodamanı "kara parasını" İsviçre'de gizli hesaplarda saklar. Sonra cart diye ölür, bu parayı mirasçıları alabiliyorlarsa alırlar (şifreyi bileceksin!), genellikle de bankaya kalır. İsviçre, çikolata, peynir ve çatal bıçak ticaretinin yanısıra böyle böyle de refaha kavuşmuştur.
İmdi, İsviçre'ye her para kaçıran hırsız uğursuz mudur?
Aristokratlar ve politikacılar bunu "kötüsü gelirse" korkusuyla yapıyorlar... Ülkesinde devrim mevrim olur, rejim değişir falan, tüyebilmek ve hayatının geri kalan kısmını o parayla rahat geçirebilmek için... Bir tür "sürgün harçlığı" yani. (Tunus diktatörünün eşi daha pratik bir kadındı, paraları nakit olarak uçağa doldurup götürmüştü.)
Tüyemezsen de çoluğun çocuğun rahat eder. Tahtından devrilen İran Şahı gurbette kahrından kanser oldu öldü, Farah Diba ile veliaht Rıza o paralarla o günden beri gül gibi geçinip gidiyorlar.
Herkes uyuşturucu ya da silah kaçakçısı değil ya, işadamı da vergiden kaçırıyor.
Niçin? Vergini ödesen de kalanını afiyetle yesen daha iyi değil mi?
Türkiye'de günün birinde işler sarpa sararsa... Örneğin "şeriat falan" gelirse... Darbe marbe olursa... Savaş çıkarsa... Öyle mi?
Eski Türkiye'nin alışkanlıklarından kurtulamıyorlar. Ya komünizm gelirse... Oralarda kalmışlar!
"O paraları getirsen de burada yatırım yapsan, okul yaptırsan, hastane yaptırsan" diye saftırıklık edecek değilim, fakat ne zaman yiyeceksin? Yaşın kaç? Daha kaç yıl yaşayacaksın? "Dalya" diyecek bile olsan o paranın ne kadarını harcayabilirsin? Dört uçak, sekiz de tekne alıp herbirine birer kolunu, birer bacağını mı yerleştireceksin?
Kaldı ki, işler sarpa sardı diyelim, vakitlice ve sağ salim kaçabilecek misin? Herkesin emekli CIA ajanlarından özel "kaçırma ekibi" tutabilecek hali yok ki canım... Sen bu oyunu o çapta oynamıyorsun ki, alt tarafı birkaç milyon dolarla kırkılıyorsun, o kadarı apartman sahibi Ayşe Teyze'de bile var.
Bir ıstakoz yersen mükemmel bir ziyafet sayılır. İki ıstakoz yersen kaşıntı basar. Üç ıstakoz yersen mide fesadına uğrarsın. Dört ıstakoz yersen hastaneye kaldırırlar. Sekiz ıstakoz yersen ölürsün.
Herkese taşıyabileceği ve altından kalkabileceği kadar şöhret ve güç, yiyebileceği kadar da para dilerim. Aksi örneklerini çok gördüm, onlardan fazla ben üzüldüm.