Çok kişi Sarıkamış'ta şehit olan on binlerce askerimizi "Ruslar'ın öldürdüğünü" sanır.
Hayır, onları öldüren Enver'dir.
Eksi otuz derecede hiçbir akla ve mantığa sığmayan o saldırı emrini veren Enver.
"Olacak iş değil paşam" diyen Hasan İzzet'i yürütüp yerine her dediğine eyvallah diyen Hafız Hakkı'yı getiren Enver...
Çünkü bu aklı veren de Enver'in kurmay başkanı (aynı zamanda bütün Osmanlı ordusunun da genelkurmay başkanı) bir Alman'dı, Bronsart von Schellendorff...
Evet ya, Türk genelkurmayını bir Alman yönetiyordu.
Bu Alman'ın aklıyla Enver de, birkaç ay önce Hindenburg ile onun kurmayı Ludendorff'un Tannenberg'de Ruslar'a karşı kazanmış oldukları zafer benzeri "kolay bir zafer" kazanmak istemiş, altmış bin kişiyi karlara ve buzlara gömmüştür.
Berikiler büyük askerlerdi, oysa Enver yarbaylıktan generalliğe "zıplamış" adamdır, saraya damat olduğu için.
Bir başka sakillik, Sarıkamış'ın "vatan savunmasında" bir "müdafaa harekatı" olduğunun sanılmasıdır.
Sarıkamış, bir Çanakkale değildir.
Osmanlı ordusu Sarıkamış'a durduk yerde, "otuz beş yıl önce Ruslar'ın eline antlaşmayla geçmiş bazı doğu topraklarımızı zorla geri almak" için saldırmıştır.
Eh, bir de, bir kısım Rus askerini Kafkaslar'a bağlayıp Almanya üzerine sevkedilmelerini önlemek için tabii.
Hani şu, Hasan Cemal'in dedesinin de bir kısım İngiliz askerini Mısır'a bağlamak için Almanlar tarafından iki kere Süveyş Kanalı'na saldırtılacağı gibi canım...
Ama kanal seferlerinde "Atatürk geçmediği için" bunlar öğretilmez okullarımızda.
Bugün, Sarıkamış harekatının "Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğüne kasteden düşmana karşı" yapıldığını sanan zır cahiller bile yaşıyor aramızda!
Sarıkamış'la cumhuriyet arasında dokuz sene vardır.
Çanakkale'yle kurtuluş savaşı arasında da beş sene olduğu gibi.
Şimdi Sarıkamış törenleri bitince sıra iki ay sonra Çanakkale'ye gelecek, onun da yüzüncü yıldönümü.
Gene "hain düşman durduk yerde üstümüze saldırdı, hiç beklemiyorduk" edebiyatı yapılacak. Yalandır.
Bu yalanlara sarılan Türk faşistleri Enver'i pek severler, "Turan İmparatorluğu" hayalleri peşinde koştuğu için. Gözümüzün içine baka baka "Enver Alman hayranı değildi" diye sallamaktan da utanmıyorlar.
Geçen gün bir postalcı yazarımız da, Enver'le Talat'ın Şişli'de, Hürriyet-i Ebediyye tepesinde yan yana yattıklarını hatırlatmış, "kabirlerinin önünde dua eden de, yanından gelip geçen de görülmüyor" diye yakınmış.
Neden acaba?
Neden kimisi vara yoğa Anıtkabir'e, kimisi ramazan aylarında padişah türbelerine koşan, şu ya da bu siyasi görüşten binlerce kişi oraya hiç uğramıyor?
Yoksa halk sandığınız kadar cahil değil mi? Yoksa halk CHP'ye küstüğü gibi onlara da küsmüş ve hiç affetmemiş mi?
Enver ile Talat'ın mezarına sizin Sarıgül ailesi gitsin sarı güller koymaya, ne de olsa Şişli onların saltanat bölgesi...