Ortalıkta muhalif sıfatıyla dolaşan birçok kişinin "sahtekâr" mı, yoksa "yalnızca kafasız" mı, yoksa hem öyle hem böyle mi olduğuna bir türlü karar veremiyorum...
"Cahil" deyip geçsem, okumuş gibi görünüyorlar...
Al mesela birisi, "Engin hilafeti savunduğu için İstiklal Marşı'na düşman" demiş.
İstiklal Marşı'nın yazarının bizzat kendisi hilafetçinin en önde gideni! Bu yüzden uzun süre Türkiye'den uzakta, Mısır'da yaşadı.
Yani, katolik olduğun için Papa'ya düşman olmak gibi bir şey... Ya da, akım derken başka bir şey demeye uygun düşüyor.
Ayrıca, İstiklal Marşı "cumhuriyet" için yazılmış değil.
TBMM'de kabul tarihi, 12 Mart 1921... Ortada daha cumhuriyetin lafı bile yok... Cumhuriyete daha tam 2 yıl 7 ay var... Daha ortada ne Sakarya muharebesi var ne büyük taarruz... Hilafetin kaldırılmasına da tam 3 yıl.
Bunu söyleyen adamın önünde profesör yazıyor.
Yazmayanı da var tabii.
Birisi, para kazanan Müslüman'lara kızıyor.
Öyle ya, Müslüman fakir kalacak ki malı alafrangalar götürsünler.
Daha kapsamlı söylersek, Anadolu sermayesi haddini bilecek ki İstanbul sermayesi gününü gün etsin.
Hem "bir lokma bir hırka felsefesine" kızarlar, dalgalarını geçerler, hem de Müslüman da Batılı gibi iyi yaşamak isteyince bozulurlar.
"Güya İslam adına siyaset yapanların inancımıza verdiği zararı" çok iyi anlıyormuş arkadaş.
Çünkü Müslüman dediğin kulübede otururmuş.
Peygamber efendimizi örnek gösteriyor: "İsteği üzerine, Hz.Peygamber'i en sevdiği eşi Ayşe'nin odasına götürdüler. Eşleri için cami avlusunun sol duvarına bitişik olarak inşa edilmiş dokuz kulübeden biriydi bu ev de. İslam'ın eşitlik inancına göre hepsi aynıydı, birbirlerinden farkı yoktu kulübelerin ve bu da tek odalı bir kulübeydi. Kaba taş duvarların üstündeki çatı sazlarla kaplanmıştı, kapı ve pencereler cami avlusuna açılıyordu. Kulübede çok az eşya vardı, zemin kilimlerle kaplıydı, arka tarafta yatak olarak kullanılan taş peyke sabahları kaldırılıyor, akşamları açılıyordu."
Evet, o zamanlar savaşlarda da ok ve yay kullanılıyordu. İstersen dişlerimizi de misvakla temizleyelim.
Kendi kendine soruyor: İslam âlemi, bu mütevazı kulübeden nasıl böyle bir şaaşaaya, saraylara, debdebeye geldi?
Siz yorulmayın, ben tercüme edeyim: Saraydan kastı, Topkapı falan değil, Tayyip Erdoğan'ın yaptırdığı yeni cumhurbaşkanlığı sarayı. Amaç, alavere dalavere cumhurbaşkanına vurmak.
"Atatürk niçin İstanbul'a geldikçe Dolmabahçe Sarayı'nda kalıyordu?" diye soruyoruz, susuyorlar.
İslam'a aykırı olduğuna göre belki Topkapı Sarayı'nı da Ondördüncü Louis yaptırmıştır ha?
Müslüman devlet başkanı dediğin, katledilmiş Ermeni'nin bağ evinde yatıp kalkarsa makbul.
İslam âlemi oradan buraya nasıl mı geldi?
Bir ahırda doğduğu söylenen Hazret-i İsa'nın taraftarları oradan Saint Pierre katedraline nasıl geldilerse öyle!