Hap kadar çocukların varlığını Türk varlığına armağan eden faşizan "andımız" kaldırıldı ya... Bundan hiç memnun kalmayan Kemalistler yeni bir uygulamaya gitmişler.
Bazı okulların bazı yöneticileri kendi kafalarına göre değişik "antlar" icat etmişler, çocuklara bunları zorla söyletiyorlarmış.
Milli Eğitim Bakanlığı herhalde gereken müdürlere gereken fırçayı çekecektir, biz bunlardan birine bakalım:
Antalya'da "Birey Koleji" diye bir okul varmış, özel okul. "Liberal kokuyor" kokmasına da... Burada çocuklara şunu söyletiyorlarmış:
"Türkiye yurdumuz... Türkiye sevincimiz... Türkiye umudumuz... Sen dünümüz, bugünümüz, sen yarınımızsın ey büyük Atatürk!
Sen aydınlığımızsın... Seni yüceltmek, seni yaşatmak ülkümüzdür... Andımız doğruluk, dürüstlüktür... Uğraşımız eşitlik, adalet, özgürlüktür... İlkemiz yurtta barış, dünyada barıştır... Eşitlik, adalet ve özgürlük!"
"Liberte, egalite, fraternite" değil de, "egalite, justice, liberte"... Fransız Devrimi'ni yapanlar buncağızı akıl edememişlerdi.
Çocuk Türk varlığına armağan edilmiyor ama bir "ülküsü" gene var, ülkü olmadan olmaz: Bu sefer yükselmek, ileri gitmek değil de ilk görevi "Atatürk'ü yüceltmek ve yaşatmak" olmuş.
Aha buna "sol Kemalizm" diyorlar.
Antı yazan, "sosyalizm uyduramadık Kemalizm verelim" diyen şair Ataol Behramoğlu.
Şiir dandik, Ataol'a bile yakışmamış ama değişik değişik şairlerden yeni yeni antlar da bekleriz.
Örneğin, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin paralel okullarında şöyle bir ant içilebilir: "Ey hizmet gençliği!... Birinci vazifen Milli İstihbarat Teşkilatı'nı ele geçirmek, ikinci vazifen hükümeti devirmektir... Tayyip Erdoğan'ın varlığı cemaatimize armağan olsun!"
Ama bu antı Hilmi Yavuz'a yazdıracaksın. Üstad bugüne kadar becerip de yeni ve modern bir "mevlid-i şerif" attıramadı ama artık buncağızı herhalde yazar.
Gırgır bir yana, ister sağ olsunlar ister sol, Kemalistler bir türlü "çocuklara ant içirme" fikrinden vazgeçemiyorlar. İlle bir "ülküsü" olacak çocuğun, ille bir yemin edecek. Kendi haline bırakılamıyor. Çocuğu "öyle ye da böyle bir tornaya sokmak" dürtüsünden vazgeçilemiyor. Dönem dönem bu yemin faşizm kokacak, dönem dönem sosyalizm, ama ille birşeyler üzerine yemin edecek çocuk.
Örneğin TKP'nin elinde bulunan Dersim'in Ovacık ilçesi okullarında da "hedefim üretim araçlarını kamulaştırmaktır, varlığım Türk işçi sınıfına armağan olsun" şeklinde bir yemin düşünülebilir.
İşte Atatürk'ün büyüklüğü de asıl burada ortaya çıkıyor: "İdare-i maslahatçılar esaslı inkılap yapamazlar" demişti.
Sivil okullardan üniformayı kısa ve kesin bir kararla kaldırmaz, kılıcı vurup düğümü çözmez, "isteyen veli ve okul müdürü giydirsin, isteyen giydirmesin" diye topu taca atarsan, ant içmeyi de işte böyle keyfe keder bırakırsın. İyi niyetli girişimin de yarım kalır, boşa gider.