Bu yazı davulcu yellenmesi gibi kaybolup gidecek, hiçkimsenin umurunda olmayacak, çünkü "günü geçti"... Çünkü biz bir konuya ancak "yıldönümlerinde" ilgi duyarız efendim. Yıldönümü dediğin de "yuvarlak hesap" olacak, beşinci yılı, onuncu yılı, ellinci yılı, hele hele yüzüncü yılı...
On üçüncü ya da yirmi sekizinci yıldönümü olursa hiç kıymeti yok!
Bugün lafını edeceğimiz meseleyi de bugün değil, on gün önce yazacaktık: Adli tatilin sonu.
Ya da seneye, 2012 Eylül ayı başında... Başka türlü kimse iplemez.
Öyle ya, tatil bitmiş, adliyeler işbaşı yapmışlar, sen ne anlatıyorsun?
Adli yıl...
Hadi "mali yılı" anladık da, "adli yıl" ne oluyor? Mektepler gibi adliyeler de mi açılıyor, sonbahar gelince?
Evet, öyle oluyor.
Bu saçmalık niçin icat edilmiş?
Geri kalmış bir köylü toplumunda, tarım üreticisi harmanı kaldırabilsin, çok değerli ve sayılı hasat kaldırma günlerini kasabaya inmekle, vilayet merkezine gitmeye çalışmakla ziyan etmesin diye...
Eh, azıcık da adliye personeli, hakimler ve savcılar "İstanbul'a gidip gelebilsinler" diye canım...
Ne köylünün kağnı üstünde geçireceği günleri ziyan olsun, ne de bürokratın kara trenle gitmesi gelmesi günlerce sürecek "asıl merkez" tatili ve de kısıtlı izin süresi...
Türkiye artık o eski Türkiye değil. Sabiha Gökçen'den Bozcaada'ya bile uçak kalkıyor.
Ama adli tatil, hep o eski adli tatil.
Üstelik "nöbetçi mahkemeler" de olunca konu iyice gülünç kalıyor.
Belki avukatlar "kış turizmi" yapmak isteyecekler, soran yok.
"Keşif" yapmak için bol vakite de gerek yok, keşifler "öğleden sonraları" yapılıveriyor, aldıran yok.
Bir buçuk ay, adliyede arşivden dosya getirtmeye ara ki mübaşir bulasın!
İcra takibi başlatabilir avukat adli tatil boyunca, ama tedbir kararı aldıramaz adliyede muhatap bulup, öyleyse bunun neresi tatil, niçin tatil?
Adli tatil kaldırılmalıdır.
Her memur yıllık izinini istediği zaman kullanabilmeli, temmuz sonu ile ağustosa mahkum olmamalıdır.
Ama kimse bunun üstünde durmayacak. Çünkü mevsimi geçti!
Zarar yok canım, seneye bu sıralar hatırlarsınız...
O arada da adliyelerdeki yığılmalardan, adalet çarkının yavaş dönmesinden, iddianamelerin geç çıkıp kararların geç alınmasından yakınırsınız...
Örneğin kiminiz zavallı Ergenekon sanığı "tertemiz ve hamiyetli vatan evlatlarının" Silivri'de çok yatmalarından, kiminiz "Atatürkçü Hasdal paşalarının" içeride fazla kalmalarından, kiminiz hem şekerli hem tansiyonlu ama melekler kadar masum Aziz Yıldırım'ın avluda volta atmasından yakınırsınız ama "45 günlük boşluk" hiç dikkatinizi çekmez.
Zor mudur adli tatil denilen "arkaik" uygulamayı bir kanunla kaldırmak? Kolaydır.
Zor mudur sivil öğrencilere üniforma giydirilmesini bir emirle önlemek? Kolaydır.
Zor mudur milli bayramlarda gençlere "faşist ya da komünist ayinleri" yaptırılmasını bir kararla durdurmak? Kolaydır.
Ama bir türlü çözülmez.