Defalarca tartıştığım konuyu Emre Aköz kardeşim yeniden gündeme getirdi, iyi de etti. Kendi açımızdan biz de bir kere daha toparlayalım:
Türkiye, Latin alfabesine "çağdaşlaşmak" için değil, "Batılılaşmak" için geçmiştir.
İkisi aynı şey değildir. Aynı yıllarda çağın diğer bir ucu olan Sovyetler Birliği'nde Kiril alfabesi geçerliydi. Stalin bu alfabeyi, başta Azerbaycan olmak üzere bütün "uydu eyaletlerine" de "empoze" etti.
Ama hiçbir Bolşevik, hiçbir Rus komünisti, bir tek gün bile Latin alfabesine geçmeyi aklına bile getirmedi.
Yalnızca alfabeden iki gereksiz işareti attılar, o kadar. Gazetede kullandığımız "hurufat" uygun olsaydı size örneğini de gösterirdim.
Benzer bir reformu son yıllarda Yunanistan da yaptı, artık hiçbir anlamı kalmamış "arkaik" işaretleri kaldırdı. Yirmi beş yıldır, sesli harfle başlayan kelimelerde artık "aspirasyon" işaretleri kullanılmıyor.
Fakat ister sağcı olsun ister en kızıl solcu, bir tek Yunanlı'nın aklına bir tek gün de Latin alfabesine "geçmek" gelmemiştir. Bunu önerirseniz, yüzünüze küfür yemiş gibi bakarlar. (Yunanlı dostlarımla tartışırken başıma gelmiştir, oradan bilirim.)
Yunanistan bugün Avrupa Birliği üyesidir. Hani o biriktirmeyi çok sevdiğiniz Avro banknotlarının üstünde, Yunan alfabesiyle "Evro" da yazar, epsilon, ipsilon, ro, omega...
Ne o, yoksa Avrupa Birliği de gerici mi olmuştur?
Ekonomide mucizeler yaratan Japonya da kullanmamaktadır Latin alfabesini, Çin de...
Demek ki alfabenin kalkınmayla da hiçbir ilgisi yoktur, çağdaşlaşmayla da.
Peki ne yapalım, Arap alfabesine geri mi dönelim?
Asla!
Çünkü Türkçe'ye, Latin alfabesi daha uygundur. Öğrenmesi de çok daha kolaydır.
Eh, Göktürk alfabesine dönmeyi de en azgın Türk faşisti bile önermediğine göre...
Çünkü Türkçe'mizde Arap seslerinin bazıları yoktur. İki çeşit "a", iki çeşit "h", iki çeşit "s", iki çeşit "z" bulunmaz.
Ama bizdeki "ı" ve "ğ" de Latin alfabesinde bulunmaz!
O zaman ne yapılmıştır? İcat edilmiştir.
Bunu başkaları da yapmışlardır. "Ny" sesini karşılamak için İspanya'da "n" harfinin üstüne dalgalı bir çizgi çekerler (buna "tilde" denir.) Oysa Latin kökenli diğer diller (Fransızca, İtalyanca) bunu "gn" birleşimiyle karşılarlar.
Lehçe'de, yani Polonya dilinde, "w" sesini vermek için "çentikli l", "en" sesini vermek için "çengelli e" harfi vardır.
Biz de, Latin alfabesiyle yazılan Slav dillerinde (örneğin Çekçe, Hırvatça) "ş" sesini karşılamak için harfin üstüne atılan çentiğin bir benzerini harfin bu kez altına attık. ("Ç" sesi için de böyle yaptık.)
Demek ki Latin alfabesi de, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez kutsal bir bütün değilmiş...
Öyleyse "q" bizde niçin yasak? Azeri alfabesinde var oysa. "W" niçin yasak? Kürt sesi olduğu için!... Sanki İngilizce'de yok o ses...
"X" niçin yasak? "Taksim" derken hangi sesi kullanıyorsunuz?
Bu tür "atraksiyonlardan" hoşlanmıyorsanız, niçin "ş" ve "ç" seslerini de "sh" ve "tch" olarak yazmıyorsunuz? Niçin "ö" ve "ü" yerine "oe" ve "ue" kullanmıyorsunuz?
"Bakiniz, bou djuemlei isteseidim boeyle de iazabilirdimm, shimdi kanounou tchighnemish mi oldoum?"
Sevim Burak'ın eserlerini okursanız, geçen yüzyılın başlarındaki bu "Latin alfabesiyle Türkçe yazma gayretlerinden" çok hoş ve bir o kadar da yadırgatıcı örnekler göreceksiniz...
Yazı devriminin ilk yıllarında, 1928'den aşağı yukarı 1934 yılına kadar İspanyol tildesi bizde de kullanılmıştı, "ı" harfi bugünkü gibi değil, "dalgalı çizgili bir i" olarak yazılıyordu, bunu biliyor muydunuz?
Atatürk'ün ön adını bile nasıl yazacaklarına karar verememişlerdi de uzunca bir süre "Kamal Atatürk" yazmışlardı, bunu duymuş muydunuz?
Bu satırların yazarı Atatürk devrimlerine karşı değildir. Beyinsizliğe karşıdır.