Türk ve İranlı iş adamı Rıza Sarraf'ın 19 Mart'ta Miami'de gözaltına alınmasının ardından başlayan yargı süreci ilk kez geçen hafta Türkiye'yi de ilgilendiren bir boyuta taşındı.
Savcı Preet Bharara ve ekibi, 17 Aralık soruşturma dosyasını, Sarraf'ın Türkiye'de güçlü siyasi bağlantıları olduğunu göstermek amacıyla kefalet karşı dilekçesine ekledi. Savcılık Sarraf'ın serbest kalması durumunda yurtdışına kaçabileceğini ve bir daha iadesinin sağlanamayacağını bu şekilde kanıtlamaya çalıştı.
Her ne kadar Türkiye'de meselenin 17 Aralık yönü gibi muhalefetin tuzlukla aradığı detaylar gündem olsa da, söz konusu dilekçede başka kısımlar da dikkat çekiciydi.
İşte Sarraf'ın ünlü avukatı Benjamin Brafman da bu detaylardan savcılık makamını zor bırakacak argümanlar çıkartarak ekleriyle birlikte 50 sayfayı geçen ek bir kefalet dilekçesini 31 Mayıs'ta New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi'ne sundu. 1 Haziran'da da Savcılık ek bir cevap dilekçesi yazdı.
Burada taraflar ne diyor özetlemeye çalışacağım.
A- SARRAF YALAN SÖYLEDİ Mİ?
SAVUNMA: Sarraf ifadesinde yalan söylemedi
Savcılık makamının Sarraf'ın serbest kalmasını engellemek amacıyla kullandığı en önemli argüman "tutukluluk öncesi ifadesinde yalan söyledi" iddiası. Malum bunun ABD'deki sonuçları Türkiye'den çok daha ağır.
Avukat Brafman bu konuda ciddi argümanlar ile geliyor. Öncelikle Sarraf'ın 36 saat içeride uykusuz tutulduktan sonra sorgulamaya alındığı, yanında avukatı ve tercümanı bulunmadığı belirtiliyor. Tercümanının bulunmaması önemli çünkü Sarraf'ın İngilizce bilgisi oldukça kısıtlı. Sarraf, sorgulama sırasında kendisine yöneltilen soruları anlamadığını ve pek çok defa kafasının karıştığını söz konusu memura aktardığını iddia ediyor. Avukat Brafman," sorgulamada hangi soruların ne amaçla sorulduğu bilinmiyor" diyor. Örnek olarak savcılık Sarraf'ın tek pasaporta sahip olduğunu söylediğini fakat daha sonra üç pasaportu olduğunun ortaya çıktığını ifade ediyor. Halbuki Sarraf'a "şu an üzerinizde hangi pasaport var?" ya da "toplamda kaç pasaportunuz var?" sorularından hangileri soruldu belli değil.
İkinci nokta ise Sarraf'ın ayda 60 bin dolar geliri olduğunu söylemesi ve buna karşın milyonlarca dolarlık bir servetinin olması. Savcılık Sarraf'ın bilerek gelirini düşük gösterdiğini iddia ediyor. Avukat Brafman ise Sarraf'ın aynı mülakatta 8 milyon dolar değerinde bir evi olduğunu söyleyerek aslında servetinin büyüklüğünü açıkladığını vurguluyor. Dolayısıyla savunma Sarraf'ın yalan söylemediğini, aksine soruları anlamadığını iddia ediyor.
SAVCILIK: Video kaydı var, söyledi
Savcılık ise ek dilekçesinde Sarraf'ın FBI ajanlarıyla yaptığı görüşmenin videosu olduğunu, gayet akıcı ve anlaşılır bir İngilizceyle hakkındaki suçlamalarla ilgili soru sorduğunu, hatta daha sonra kendisine tahsis edilen çevirmenden daha iyi İngilizcesi olduğunu belirtiliyor. Savcılığa göre Sarraf hakkındaki iddialarını ciddiyetini anladıktan sonra İngilizce anlamadığı savunmasına sığınmak için ön sorgulama sırasında çevirmene ihtiyaç duyduğunu öne sürüyor. Sarraf'ın telefonundaki yazışmalar da onun ortaklarıyla oldukça iyi derecede İngilizce iletişim halinde olduğunu gösteriyor.
B- SARRAF ABD YASALARINA GÖRE YARGILANABİLİR Mİ?
SAVUNMA: Hayır
Özellikle herkesin konuştuğu diğer bir konuda şu: Sarraf'ın ABD dışındaki ülkelerde gerçekleştirdiği para transferleri nasıl ABD'de suç haline geliyor? İkinci mesele ise ABD İran yaptırımlarını kaldırdıktan sonra, Sarraf hala nasıl yaptırımları ihlalden yargılanabiliyor? Avukat Brafman bu sorulara net cevaplar veriyor. Fakat bunların ne kadar ikna edici olduğunu mahkeme sürecinde daha detaylı göreceğiz.
Öncelikle Brafman, savcılığın iddiasının aksine ABD'de Sarraf davasına benzer bir davanın bugüne dek hiç açılmadığını söylüyor. Dolayısıyla Bharara'nın "on yıllarca ceza alacak" iddiasının bir saptırma olduğu kanısında. Mesela savcılığın Sarraf'ı suçlamak için kullandığı Uluslararası Olağanüstü Ekonomik Kuvvet Yasası (IEEPA)ABD'nin yetki alanına giren kişilere karşı uygulanıyor.
Buna rağmen iddianamede, ABD vatandaşı olmayan Sarraf'ın yabancı bir ülkedeyken ABD'li olmayan şirketleri kullanarak, ABD'li olmayan bankalardan diğer ABD'li olmayan bankalara ödemeler yaptığı ve bu ödemelerden yine ABD vatandaşı olmayan kişilerin yararlandığı belirtiliyor.
Brafman dolayısıyla Sarraf'ın sadece ödemelerinde ABD doları kullandığı ve ödeme zinciri içerisinde kendi kontrolü altında olmayan bazı ABD bankaları yer aldığı için ABD yetki alanındaymış gibi yetkisiz bir şekilde yargılanmaya çalışıldığına dikkat çekiyor.
Burada ABD Hazine Müsteşarı Adam Szubin'in 25 Mayıs'ta Temsilciler Meclisi'ndeki konuşmasından alıntı yapan Brafman, "ABD doları kullanan ve ABD vatandaşı olmayan kişiler İran yaptırımlarını ihlal etmiş sayılmaz" diyor. Bakanlığın Yabancı Varlık Kontrolü Ofisi (OFAC) yönergeleri de bu doğrultuda hazırlanmış.
IEEPA'nin 204. Bölümünde ABD bankaları tarafından bir yaptırım ihlali yaşanması için ihracatçının söz konusu hizmetin ya da malın İran'a gideceğini bilmek için şüphelenecek konumda olması zorunlu kılınmış. Avukatı, Sarraf'ın bu para transferleri sırasında bu ABD bankaları ile hiçbir iletişimi olmadığını dolayısıyla sorumsuz olduğunu öne sürüyor. Ayrıca Brafman'a göre ABD bankaları da bu para trafiği içerisinde doğrudan yer almadıkları için paranın İran'a ulaşıp ulaşmadığını bilme noktasında değildi.
SAVCILIK: Yasalar açıkça yargılanabilir diyor
Savcılık ise IEEPA dışında İran İşlemleri ve Yaptırımları Düzenlemesi (ITSR)'daki düzenlemeleri hatırlatarak, Sarraf'ın yargılanabileceğini söylüyor. Bu düzenlemeye göre bir kişi vatandaşlığına yahut bulunduğu ülkeye bakılmaksızın İran yaptırımlarını ihlal etme amacıyla İran'a finansal işlemlerde bulunursa yargılanabiliyor.
İkincisi Sarraf, Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden ABD'li finansal kuruluşlara para transferinde bulunduğu için doğrudan ABD bankacılık sektörü ile çalışmış sayılıyor.
Örnek olarak Sarraf'a ait olan Al Nafees Exchange adlı şirketin Ocak 2011'de ABD'li finansal şirketler ile para trafiğine girdiği ve bu transferlerden İran yaptırımları kapsamında olan İran devlet bankası Mellat'ın faydalandığı belirtiliyor. Bununla ilgili iki örnek daha veren savcılık, Al Nafees Exhange adlı firmaya yaptırımları ihlal ettiği için 9 milyon dolar değerinde ceza kesildiğini söyleyerek, ABD Hazine Bakanlığı tarafından bu şirkete ve Sarraf'ın babasına yazılmış ihtarnameyi de dosyaya ekledi. Savcılığa göre Sarraf yaptırımlardan iyi bir şekilde haberdardı ve süreci yakından izliyordu.
C- YAPTIRIMLAR KALKTI AMA NEDEN YARGILANIYOR?
SAVUNMA: Haksızlık
Sarraf'ın hiçbir zaman terörist olarak ilan edilmediğini ve ABD yaptırım listesinde de yer almadığını söyleyen Brafman şöyle dedi: "Sarraf'ın iş yaptığı söylenen Ulusal İran Petrol Şirketi ( NIOC), terör örgütü ya da teröre destek çıkmakla suçlanmamıştır. Hükümetin ikinci seviye yaptırımlar ile bu şirketle ticari ilişkiye geçen yabancıları ABD pazarına girişini engellemekle cezalandırdığı doğrudur. Fakat Ocak 2016 itibariyle de ABD devleti resmi olarak NIOC'u terörizmi desteklemekle suçlanan İran Cumhuriyet Muhafızları'nın uzantısı olmaktan çıkarmıştır. Dolayısıyla Sarraf'ın bu suçtan yargılanması mümkün değildir"
SAVCILIK: Yaptırımlar ABD'de hala geçerli
ABD Hazine Bakanlığı'nın Ocak 2016'da yürürlüğe giren nükleer anlaşma ile ilgili yasal uygulamaları anlattığı yönergelerine yer veren savcılık, yaptırımlar kalksa bile Amerikan vatandaşlarının ve Amerikan bankaları ile finansal firmalarının hala İran'a ile çalışmasının yasak olduğunu hatırlatıyor. Sarraf'ın Amerikan bankalarını kullanarak İran'a finansal hizmet sağladığını iddia eden savcılığa göre onun bu suçlardan yargılanması mümkün.
D- 17 ARALIK DOSYASI
SAVUNMA: 17 Aralık dosyası ilgisiz
Dilekçede, savcılığın kullandığı 17 Aralık polis dosyasının da internete sızdırılmış imzasız bir belge olduğu, yasal geçerliliği bulunmadığı, benzer iddiaların savcılık ve mahkemelerce reddedildiği, TBMM'de de kurulan soruşturma komisyonunun da aynı kararı verdiği belirtiliyor. Burada ilginç olan Sarraf'ın avukatı Brafman'ın soruşturmanın cemaat tarafından yönetildiği iddiasını savunmak yerine, savcılık tarafından öne sürülen 17 Aralık dosyasıyla ilgili Türkiye'de büyük bir tartışma olduğu ve dolayısıyla konunun ABD'deki olayla bir alakasının bulunmadığını vurgulaması.
SAVCILIK: Dosya göz önüne alınmalı
Savcılık makamı savunmanın tersine 17 Aralık dosyasıyla ilgili Türk mahkemeleri tarafından verilen kararların yok sayılması gerektiğini çünkü soruşturma savcıları ve hakimlerin değiştirildiğini belirtiyor. Bu yüzden mahkemenin Sarraf'ın sahibi olduğu iddia edilen "kirli" üst düzey siyasi bağlantıları ile ilgili delilleri de göz önüne alması isteniyor. Savcılık aynı şekilde ABD güvenlik kuvvetlerinin Sarraf'ın emaillerinde yaptığı araştırmatının 17 Aralık dosyasında yer alan rüşvet iddialarını doğruladığını vurguluyor.
2 Haziran'da yaşanacak kefalet duruşmasında Sarraf serbest bırakılacak mı göreceğiz.