ABD Başkanı Barack Obama'nın Ortadoğu politikaları nedense Türkiye özelinde sadece Suriye ve PKK ekseninde değerlendiriliyor. Hâlbuki Obama ve ekibinin bölgede sadece Türkiye'ye değil, Suudi Arabistan ve İsrail gibi geleneksel müttefiklerine de sırtını döndüğü bir gerçek.
Obama Doktrini Ortadoğu'daki Amerikan varlığını minimize etmeye çalışırken Rusya ve İran gibi güçlerin de oluşan boşluğu doldurmasına göz yumdu. Demokrat Parti'nin radikal sol kesiminin de sahiplendiği bu politika anlayışı İran ve Rusya'nın bölgede tarihsel olarak söz hakkı bulunduğunu dolayısıyla buna müdahale etmenin ABD'nin sorumluluğunda olmadığını söylüyor.
Bu görüşe katılanlar Türkiye'de de var. Türkiye'nin tarihi olarak Batı blokuna mensup olduğunu, NATO üyesi, AB adayı bir ülke olduğunu unutanlar ABD'nin Türkiye ile işbirliğine verdiği zararları sevinçle izliyor. Sonuçta "şeytan ABD bölgeden çıkıyor ve kolonyalist bir gücün bize ne faydası olabilir ki?" diyorlar. Bu oldukça solcu bir söylem.
Bölge gerçekleriyle de bağdaşmıyor.
Aslına bakılırsa Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de bu anlayıştan oldukça memnun. Bölgede Rusya'nın askeri kapasitesine, nükleer gücüne ve kararlılığına sahip, Türkiye dâhil, başka hiçbir devlet yok. ABD'nin bölgeden çıkmasıyla Rusya'nın Suriye'de hükümranlığını ilan edip Türk hava sahasını defalarca ihlal etmesi aynı zamanlarda gerçekleşti. Ruslar rakipsiz kalmaktan elbette mutlu oluyorlar.
Olaya şöyle bakalım:
Türkiye Rus uçağını düşürdüğünde ise Rus ayısına karşı bize destek verebilecek olan ülkeler kimlerdi?
Yemen'deki savaşa gömülmüş Suudiler mi? Düzgün ordusu bile olmayan Katarlılar mı?
Tabii ki Türkiye en önde gidip NATO'dan destek istedi. Ortaklık vurgusu yaptı. NATO'nun lideri olan ABD'nin sert çıkmasını istedi. Yani Rusya ayısıyla mücadele Türkiye'nin tek dayanabileceği askeri ittifak halen NATO, dolayısıyla ABD. Atsak da, silsek de, sevmesek de bölgedeki güç mücadelesi içerisinde NATO'nun nükleer savunma şemsiyesi ve füze savunma sistemi; kendi sistemlerimizi üretene kadar en büyük güvencemiz.
Fakat NATO da son zamanlarda bu açıdan da hayal kırıklığı yaratıyor. Washington'daki siyasetçiler ve uzmanlar da NATO'nun Türkiye gibi bir müttefikine destek vermemesi konusunda rahatsızlıklarını dile getiriyorlar.
Dün Washington merkezli İlerleme için Türk Enstitüsü (TIP) ve Cumhuriyetçi Parti'ye oldukça yakın The Weekly Standard dergisi işbirliğiyle düzenlenen bir panelde, NATO'nun güney cephesinde Rusya'nın Ermenistan ile birlikte yarattığı tehditler konuşuldu.
Sol baştan: Bill Kristol, Kongre Üyesi Ted Poe, Atlantik Konsey'den Magnus Nordenman, Büyükelçi Robert Joseph
Özellikle Başkan Bush döneminde üst düzey görevlerde yer almış eski Büyükelçi Robert Joseph, Rusların bölgedeki dengeleri güç mücadelesi üzerinden okuduğunu ve Putin'in Gürcistan müdahalesinde bile nükleer silahları kullanmayı düşünecek kadar radikal bir askeri stratejisinin olduğunun altını çizdi.
Joseph, "Biz zannediyoruz ki nükleer silahlar güç mücadelesinde devre dışı kaldı. Hayır. En azından Ruslar için bu böyle değil. Rusya bölgedeki niyetlerini gerçekleştirmek için her şeyi kullanmaya hazır. Sert konuştukları zaman bu sadece söylem düzeyinde kalmıyor. Aslında ne söylüyorlarsa onu ciddi ciddi gerçekleştirebilecek durumdalar" dedi.
Türkiye'de ise Rusya'nın bölge için yarattığı sorunlar yeterince anlaşılamıyor.
Ukranya, Gürcistan ve Suriye'de işgalci güç durumunda olan Ruslar, Avrupa'da aşırı sağ grupları finanse ettiği gibi, NATO'da da etkilerini artırmış durumda. Yunanistan ve Macaristan gibi ülkeler ekonomik çıkarları nedeniyle Rusya'ya karşı daha yumuşak davranılmasını savunuyor.
Tüm bunların üzerine NATO'dan Türkiye'nin Rusya ile yaşadığı bir çatışmada ittifaktan destek beklememesi gerektiğine dair de sinyaller geldi. Özellikle ABD perde arkasından Türkiye'ye Ruslarla tansiyonu düşürmesi için baskın yaptı. Haklı Türkiye haksızmış gibi gösterildi.
Atlantik Konseyi'nden Magnus Nordenman ise panelde yaptığı konuşmada NATO'daki bu sorunlara dikkat çekerek Rusya'ya karşı şu ana dek durabilmiş ülkenin Türkiye olduğunu belirtti. Özellikle Rusya'nın NATO'da bir çatlak oluşturmakta başarılı olduğunu ve müttefikler nezdinde de güven krizi yaşandığını belirten Nordenman, NATO'nun bu sorunu çözmezse büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağını söyledi.
Bu açıdan Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Terörizm Alt Komitesi Başkanı olan Cumhuriyetçi Ted Poe'nin söyledikleri de önemliydi.
Putin'in bölgede modern bir Rus Çarlığı kurmak istediğini belirten Poe, "NATO'daki ABD liderliği tekrar güçlenmeli. Çünkü biz hareket etmezsek Rusya'ya karşı kimse duracak güce sahip değil. Türkiye gibi müttefikler ABD ve NATO'nun yanında olduğunu hissetmeli. Müttefiklerimiz kendilerini güvende hissetmeli" dedi.
Konuşmacıların hepsindeki ortak kanaat ise Türkiye'nin son zamanlarda savunmasın yaptığı yatırımın devam etmesi yönündeydi.
Suudi Arabistan ve İsrail'le yakınlaşma yolları arayan Türkiye, NATO'yu da Rus tehditlerine karşı güçlü bir durması için teşvik edebilecek tek ülke gibi görünüyor.