Türkiye geçen hafta ABD'den 682 milyon dolar değerinde BLU-109 tipi sığınak delici bomba almak için bir anlaşma imzaladı. Söz konusu bedel Türkiye'nin 2015 yılı savunma bütçesinin neredeyse yüzde 10'una denk geliyor.
Ankara ilk kez bu tür etkili bir bombayı satın almayı başardı. Pentagon websitesine göre teslimat tarihinin 2020 olduğu belirtiliyor.
Anlaşmanın zamanlanması söz konusu silahların PKK'ya yönelik satın alındığıyla ilgili bir izlenim yaratsa da, teslimat tarihi bize daha farklı bir motivasyon olduğunu gösteriyor.
Özellikle ABD'nin belirli silahların satışı konusunda çıkardığı sorunlar ve uzun süren süreçler nedeniyle, Türkiye son zamanlarda kendi savunma endüstrisine yatırım yapmak ve yerli üretimi artırmak konusunda önemli adımlar attı.
ABD BLU-109 tipi silahların satışında da uzun süre ayak diredi. Türkiye ise istediği silahları almakta zorluk çekerken çevresinde Suriye'den Irak'a tehdit seviyesinde büyük artışlarla karşı karşıya kaldı. Ukrayna'da savaş yeniden başladı, Gürcistan ve Azerbaycan'da ise çatışmalar şu anlık durmuş görünüyor.
Türkiye, sığınak delici bu mühimmatı alamaması nedeniyle NEB (Nüfuz Edici Bomba) adlı bir silah geliştirdi ve 2012 yılından bu yana da etkinliğini test ediyor. Fakat bu bombanın üretimi noktasında henüz istenileni vermediği belirtiliyor.
ABD'de daha önceleri bu tür sığınak delici silahları İran'ın bölgede yarattığı hava nedeniyle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne sattı. Fakat bilinmeyen bir nedenle, aslına bakılırsa daha çok Kongre'deki direniş nedeniyle, Türkiye'ye satışlar hep ertelendi.
Peki ABD bu tavrında neden şimdi değişikliğe gitti?
Bu konuda sorumu yanıtlayan ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Albay Roger Cabiness, olayın önemini azaltacak yorumlarda bulundu. Cabiness, ABD'nin NATO üyesi olan bir ülkeye kendi savunma kapasitesini artıracak yardımlarda bulunmasının Amerika'nın hayati çıkarları ile doğrudan ilişkisi bulunduğunu söyledi. Albay Cabiness aynı zamanda bu satışın Türk hava kuvvetlerinin kendini savunma kapasitesini artıracağını ve gelecekteki NATO ile DAEŞ karşıtı koalisyon operasyonlarına katkısı olacağını belirtti.
Ankara'da 2011-2014 yılları arasında Kanada Savunma Ataşesi görevini yürüten Dr. Chris Kilford ise sığınak delici bu silahların PKK'ya ya da diğer bölge ülkelerine karşı kullanılmayacağını, daha çok caydırıcı özelliğiyle ön plana çıkacağını söyledi.
Aslına bakılırsa hükümetin son zamanlarda yüzleştiği iki problem askeri olarak bazı zayıflıkları da ortaya çıkardı: Türkiye'nin uzun menzilli füze savunma sistemi ve geniş menzilli bir uçaksavar füze savunma sistemi yok.
Elbette birisi çıkıp "Türkiye NATO üyesi ve Dünya'nın en gelişmiş ülkelerinin müttefiki. Neden bir şeylerden endişelensin ki?" diyebilir.
Bu soruya yanıt vermeden önce biraz geçmişe gitmek lazım.
Hatırlanacağı gibi NATO'nun ülkemizin güneyine yerleştirdiği Patriot bataryaları Suriye'den gelen balistik bir füzeyi geçen yıl durduramadı. Neyse ki füze boş bir araziye düştü. Daha sonra ABD bu bataryaların büyük bir kısmını Türkiye'den çekti.
Türkiye'nin hava sahasını defalarca ihlal eden Rus jetini düşürmesinin ardından Moskova zaten daha önce Suriye'ye yerleştirdiği S-400 adlı uçaksavar füze sistemini kamuoyuna ilan etti. Söz konusu sistemin menzili Türkiye'nin güneyinin büyük bir bölümünü içine alıyor. Rus tehditleri nedeniyle de Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde koalisyon kapsamında DAEŞ hedeflerine karşı gerçekleştirdiği operasyonları durdurmak zorunda kaldı.
NATO, Rusya'nın bu tehditleri karşısında birkaç parlak laf etti ve ciddi bir güç gösterisi yapmaktan kaçındı.
Yine geçen haftalarda yayınlanan bir Der Spiegel haberi de Türkiye'nin NATO'ya çok bel bağlamaması gerektiğini gösteriyor. Hem ABD, hem de Alman yetkilileri Türkiye ne olursa olsun Suriye'ye müdahale etmemeli görüşünde, hatta ılımlı muhalefeti imha etmeye çalışan ve Türkiye'nin sınırlarına binlerce kişinin göç etmesine neden olan PYD'ye de dokunulmamasını istiyor.
NATO içerisinde Bulgaristan, Romanya, Slovakya ve Macaristan gibi ekonomik nedenlerle Rusya'ya sıcak bakanlar var. Yunanistan da yine Alexis Tsipras liderliğinde Rusya'nın işine yarayacak bir dış politika güdümünde hareket ediyor.
Tüm bu anlattıklarım Türkiye'nin neden NATO desteğine rağmen büyük ve ileri silah alımları yapmaya devam edeceğini açıklıyor.