Freedom House'un 2014 yılında dünyadaki medyanın durumunu ele alan "Basın Özgürlüğü 2015" adlı raporu geçen hafta yayınlandı. Rapor Türkiye'de yine "basının özgür olmadığını" savunurken geçtiğimiz yıl içinde 33 gazetecinin salıverilmesini ise üstün körü olarak ele aldı. Konuyla ilgili Freedom House'un Başkan Yardımcısı Venessa Tucker'a yönelttiğim soruya ise şöyle yanıt geldi, "önceki yıllarda bizim için gazetecilerin tutuklanması önemliydi. Bu yıl ise başka şeyler önemli."
Gazetecileri Koruma Örgütü'ne göre Türkiye'de 2014 yılında 7 gazeteci hapisteydi. Bunlardan ikisi 2015 yılının ilk aylarında serbest kaldı ve bu sayı 5'e düştü. 40 gibi bir sayının 5'e düşmesi herhalde Türkiye'nin imajına katkı verdiği için Freedom House'un ya da o raporu yazan uzmanın hoşuna gitmemiş...
Her ne kadar Freedom House'un bütçesinin yüzde 70'inden fazlası ABD hükümetinin sağladığı federal hibeler ile sağlansa da, kurumun hazırladığı raporlar Washington'daki yerleşik yabancı gazeteciler tarafından ciddiye alınıyor.
Ben de geçen hafta Freedom House'ın Avrupa Uzmanı Elen Aghekyan ile buluşup raporla ilgili eleştirileri kendisine sordum.
***
- Türkiye'de basın özgürlüğü olmadığını söylüyorsunuz fakat başta büyük gazeteler olmak üzere Türk basınının büyük bir çoğunluğu sizin raporlarınızı pozitif bir şekilde haberleştiriyor. Hükümeti bunun üzerinden eleştiriyor. Basın özgür değilse bu nasıl oluyor?
Bu zor bir soru. Bu tartışmaları elbette pozitif olarak görüyor ve destekliyoruz fakat sadece bir kez gerçekleşen bu tip yayınlar Türkiye'de otomatik olarak tamamen özgür bir basın çevresi olduğunu kanıtlamaz.
"BİZ HÜKÜMETİ PUANLAMIYORUZ, ÜLKEYİ PUANLIYORUZ"
- Önceki sorudan devam edersek, Türkiye'de en fazla satan beş gazeteden dördü zaman zaman aşırı bir çizgiyi bulan hükümet karşıtı yayınlarıyla biliniyorlar. Mesela Sözcü gibi çok satan bir gazete Cumhurbaşkanı Erdoğan'a her gün Sultan diyor, hatta kafasında sarıkla betimliyor. Her gün Erdoğan'a ilk ismi olan Tayyip ile hitap ediyor. Bunlar basının özgürce yayın yaptığını kanıtlamıyor mu?
Bu faktörler otomatik bir şekilde basın çevresinin problemsiz olduğunu göstermiyor. 2014 yılında en fazla endişelendiğimiz konulardan biri Zaman'a yapılan baskınlardı ve bunların politik bir motivasyon sonucunda yapıldığını düşünüyoruz. Sorunuza yanıtı metodolojimiz hakkında bilgi vererek, bilgileri her ülkede nasıl kaydettiğimizi açıklayarak perspektif katabiliriz. Bizim yapmaya çalıştığımız şey bir hükümeti puanlamak değil. Bizim yaptığımız şey tüm basın çevresinin nasıl olduğunu ortaya dökmek. Türkiye'deki insanlar, Türkiye'yi ziyaret eden kişiler orada haberi ürün olarak tüketiyorlar. Tüketilen bu bilgi tamamen bağımsız kaynaklardan mı çıkıyor, hükümet müdahalesi var mı, ticari çıkarlar, politik çıkarlar var mı bunlara bakıyoruz. Yani hükümeti eleştiren gazeteler basılıyor mu basılmıyor mu, sadece bu konuyla ilgilenmiyoruz. Yasalar gazetecileri koruyor mu, yoksa yasalar gazetecileri kısıtlıyor mu, yayıncılık kuralları nasıl, medya mensuplarına fiziki saldırılar var mı, reklamcılık sektörü nasıl tüm bunlara bakıyoruz. Bu büyük bir resim demek.
"TÜRK YETKİLİLERİN GÖRÜŞÜNÜ ALDIK MI BİLMİYORUM"
- Raporunuzu hazırlarken Türkiye'deki yetkilileri dinlediniz mi? Onlardan görüş aldınız mı?
Türkiye uzmanı olmadığım için Türkiye'deki yetkililerle bu konuların konuşup konuşulmadığını spesifik olarak bilmiyorum. Fakat bir hükümet görevlisi TV'ye çıkıp bunu eleştirirse elbette dikkate alıyoruz.
-Hayır benim sorduğum rapor hazırlanma sürecinde bilgi alıp almadığınız yönündeydi?
Bunun için bizim "danışman analistlerimiz" var. Bunlar söz konusu ülkelerde yaşıyorlar ya da sık sık oraya gidiyorlar.
-Türkiye uzmanı Türkiye'de mi yaşıyor, yoksa burada mı?
Bu analist isminin gizli kalmasını istedi. Bu yüzden bu soruya yanıt veremem.
-Bu da Türkiye'de oldukça tartışma konusu oldu. Türkiye'de oldukça politize olmuş, taraftar olmuş gazeteci ve analistler var. Bu kişinin objektif olduğuna nasıl kani oldunuz?
Bizim ciddi bir seçim sürecimiz var. Biz ülkede yaşayan ya da ülkeye sık sık giden biri olup olmadığına bakıyoruz. Tüm politik çevrelerden, tüm medyadan konuşabilecekleri kontakları olup olmadığına bakıyoruz. Mesela oto-sansürü ölçebilmek için böyle bir yeteneğe ihtiyacımız var. Herkesin bir şekilde yanlı olduğunu biliyoruz fakat her zaman partizan olmayan birini seçmeye çalışıyoruz, devlet kuruluşlarında çalışıp çalışmadığına, çalıştığı gazete ya da medya kuruluşunun bağımsız olup olmadığına, bir politik çevreyi temsil edip etmediğine bakıyoruz. Bu yüzden bu kriterimiz oldukça güçlü.
-Bu "uzman" hükümet yetkilileriyle de görüşüyor mu, onların konuyla ilgili açıklama ya da görüşlerini alıyor mu?
Yaptıkları şey elde ettikleri bulguları en iyi şekilde yansıtmak. Biz hükümetlerden bilgi alıyoruz. Fakat bu kişilerin hükümet yetkilileriyle görüşmekten çekineceklerini düşünüyorum, sonuçta hükümet yetkilileri bu kişinin bir politik amacı olduğunu düşünebilir. Yine de elbette tüm görüşlere açıklar ve objektif bir resim çizmeye çalışıyorlar.
"GÜLEN'İN GAZETECİLERE AÇTIĞI DAVALARI İNCELEYECEĞİZ"
-Raporunuzda Gülencilerin gazetecilere açtığı ve milyonlarca lira değerinde tazminat talep eden davalara yer vermediniz?
Ben Türkiye uzmanı olmadığım için yapabileceğim şey Türkiye uzmanına bu konuyu aktarıp bir sonraki yılki raporda bunu da araştırmasını istemek. Fakat böyle bir şeyin olması bile Türkiye'deki basın özgürlüğü aleyhine olurdu.