Geçen hafta 74 Senatör'ün 18 Mart'ta ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'e gönderdiği mektup Türk basınını birkaç gün meşgul etti.
100 üyeli Senato'dan 74 üyenin imzasını alan Gülen grubu ise muhtemelen metnin hazırlanmasından 74 rakamının bulunmasına kadar her aşamasında yer aldıkları mektubu, "inanılmaz, rekor rakam, tarihi mektup" gibi sonradan keşfetmişçesine sloganlar ile sundular. 18 Mart tarihli mektubu 16 Mart'ta "gönderildi" şeklinde haber yapan Today's Zaman ise, bu haberini birkaç saat yayında tuttuktan sonra geri çekerek bir "faili belli" olayına imza attı. 2 gün sonra aynı haber yeniden basan Zaman grubu ise "yeni öğrendik, bilmiyorduk" diyerek okuyucuyla dalga geçmekte bir sakınca görmedi.
Ne hikmetse mektup yayınlandıktan sonra da Today's Zaman, Bugün ve Zaman gazeteleri aynı anda aynı haberi girdi. Hatta Türkiye saatiyle akşam saatlerinde gönderilen mektup ertesi gün Zaman'ın manşetiydi.
Tüm bunlar üzerine bu mektubu Gülencilerin organize ettiğine dair kimsenin şüphesi kaldı mı bilmiyorum.
Gelelim yarattığı tartışmalara.
74 Senatörün imzaladığı mektup ABD basınında yer bulmadığı gibi, Al Arabiya dışında hiçbir uluslararası yayın organında da yer almadı.
"Obama'yı azledecek sayıda Senatör" şişirmesiyle reklamı edilen mektubun yurtdışında ses getirmemesinin iki nedeni bulunuyor.
1- Gülenciler bu mektupla yurt dışında değil, yurt içinde algı yaratmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla yurt dışında haber olması için bir uğraş vermiş gibi de gözükmüyorlar. Gülencilerin amacı bu tür faaliyetler ile Türkiye üzerindeki ABD baskısını artırmak. Bu yolla da iktidarın paralel yapıya karşı verdiği mücadelenin tonunu azaltmak, mümkünse tamamen sonlanmasını sağlamak.
2- Senato'dan çıkarılan bu mektup büyük ölçüde Gülen lobisinin işi olduğu için Kongre'de çeşitli yabancı lobilerle iniltili olan gazeteciler de bu mektubu görmemeyi tercih etti. Ayrıca Kerry'e basit bir çağrıdan öteye gitmeyen mektubun tartışmalı bir yanı da bulunmuyor. Ne yaptırım öneriyor, ne ikaz ediyor.
ABD dış politikasını yürütme belirlediği için Kongre'nin bu tür gürültülerinin çok fazla dikkat çekmesini de beklememek gerekiyordu zaten. (47 Senatör'ün İran'a yazdığı mektup ise ABD iç politikasıyla doğrudan ilgili bir konu olduğu için bu denli ilgi çekti.)
Senatörler satıldı mı ?
Tabii, Gülencilerin son 10 yılda ABD Kongresi'ne milyonlarca dolar aktardığını ve mektubun sponsorları ve imzacılarına da bağışlar yaptığını söylediğimizde, "Senatörler 30 bin dolara satın alınır mı?" tepkisi veriliyor.
Hiçbir Senatör 30 bin dolara satın alınmaz. Fakat o 30 bin dolar, o Senatör'ün ofisine girmenize, çalışanlarıyla bir araya gelmenize, etkinliklerinize çağırmanıza, yani Senatör'e "Türk-Amerikan toplumu" kisvesi altında lobi yapmanıza yeterlidir. Gülenciler bu Senatörlere sadece bağış değil, oy da vadediyorlar. Bu da her siyasetçi için çekici oluyor.
Düşünsenize sizi 10 kişi ziyaret ediyor ve kişiler güçlü bir iş adamları konfederasyonunu temsil ediyorlar ve size bir anda binlerce dolarlık bağış yapıyorlar. Bu iyi bir güç göstergesi.
Oyunu kuralına göre oynamayı beceren Gülencilerin en iyi başardığı şey herkesin bildiği gibi lobicilik.
Basın özgürlüğü gibi "masum" bir konu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrail ve IŞİD konusundaki tavırları da Senato'daki diğer lobilerin mektuba destek vermesi için yeterli etkiyi yaratmış gibi görünüyor.
Gülencilerin bundan sonra ABD'deki gündemlerini kestirmek zor.
Fakat 2016 seçimlerine doğru daha önce ifşa olmuş Hillary Clinton yatırımlarını tekrar hareket geçirmek ve Clinton'ın yarışı kazanması durumunda Beyaz Saray'ın Türkiye politikasına gelecek 8 yılda etki etmeyi hedefliyor olabilirler.
Obama yönetimine oldukça yakın olan Centre for American Progress (CAP) ile kurdukları yakın çalışma arkadaşlığını da bu şekilde okumak gerekiyor…
ragip.soylu@sabah.com.tr
@ragipsoylu