Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan'a yönelik Batı basınında başlayan kampanya Washington Post köşe yazarı David Ignatius'un 16 Ekim'de yayınladığı makale ile başka bir boyuta taşındı.
2009 yılında Dünya Ekonomik Forumu'nda Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "One Minute" çıkışına neden olan panelde moderatörlük yapan ve toplantının yarıda kalmasının asıl müsebbibi olarak gösterilen Ignatius, ABD basınında önemli bir isim. Daha önce Usame Bin Ladin'in Abbottabad'daki "güvenli evine" ilişkin bilgileri ve İran-Türkiye nükleer müzakerelerini de herkesten önce dünya basınına geçmiş olan Ignatius Obama yönetimine yakınlığı ile biliniyor. Ignatius'un iki gün önce yayınlanan makalesinde MİT'in 10 İsrail ajanına ait bilgileri İran'a teslim ettiği iddiasında bulunması en azından Obama yönetimine yakın kaynaklarda böyle bir "bilgi" olduğu düşüncesini akıllara getiriyor. ABD tarafı bu gelişmeyi resmen kulak arkası etmeye çalışırken, bu iddiaların doğrudan tarafı olan İsrail'den şu ana dek resmi bir açıklama gelmedi.
İsrail başından beri karşı
Hakan Fidan daha çok çözüm sürecindeki rolü nedeniyle kimi çevrelerde yarattığı kızgınlık ile biliniyor olsa da Fidan'a ilk muhalefet Türkiye tarihinde görülmemiş bir şekilde İsrail'den gelmişti. 9 Türk vatandaşının İsrail tarafından öldürüldüğü Mavi Marmara baskınından sadece 6 gün önce Mayıs 2010'da MİT Müsteşarlığı'na getirilen Hakan Fidan'a ilk eleştiriyi isim vermeden Haaretz'e konuşan İsrail istihbarat birimleri yapmıştı. Mavi Marmara öncesinde MİT Müsteşar Yardımcılığı'nı yürüten Fidan için, "Fidan'ın MİT'in başına getirilmesi iki ülke arasındaki istihbarat alış verişine darbe vuracak diğer yandan da İsrail'in Türkiye'ye bilgi akışını "düşman ülke ve örgütlere sızabileceği korkusuyla" sınırlayacak" denmişti. Bu makalenin ardından 25 Temmuz'da İsrail basınına konuşan zamanın Savunma Bakanı Ehud Barak, Fidan'ı "İran'ın dostu" olarak nitelemiş ve MİT'in İsrail'e ilişkin hassas bilgileri İran'a sızdırabileceğini söylemişti. Yaklaşık 3 yıl önce Ehud Barak tarafından dile getirilen iddiayı Ignatius'un geçen günlerde haberleştirmesi de akıllara tüm bu sızdırmanın senaryo mu olduğu sorusunu getiriyor.
Türkiye bilgi sızdırmadı
Time dergisinde bugün yayınlanan bir makele meseleye biraz daha açıklık getiriyor. Derginin Kudüs büro şefi Karl Vick tarafından yazılan makaleye göre 2011 yılında İran devlet televizyonuna çıkarak İsrail'e çalıştığını itiraf eden 24 yaşındaki Majid Jamali Fashi (Macit Cemali Feshi) gerçekten de Mossad'a bağlıydı. Fashi itirafının ardından Mayıs 2012'de idam edildi. İdamdan aylar önce Ocak 2012'de Time dergisinde konuyla ilgili yayınlanan başka bir haberde Fashi'nin üçüncü bir ülkeden sızdırılan bilgi ile yakalandığı belirtilmişti. Ignatius'un makalesi bu açıdan Türkiye'yi "potansiyel" şüpheli haline getiriyor. İdamın ardından birkaç hafta sonra İran televizyonu 14 kişiyi daha İran'ın nükleer programına karşı İsrail'e çalıştıklarını itiraf ederken gösteren bir video yayınlamıştı. İşte tam da burada Vick'in yazısı Türkiye'yi temize çıkaran bir bilgiyi barındırıyor: Olayın ardından İsrail tarafından konuyla ilgili başlatılan soruşturma sonucunda Türkiye'nin İsrail ajanlarına ait bilgileri İran'a vermediği sonucuna ulaşılmış. Soruşturmaya göre Türkiye İran'ın bu bilgileri elde etmesine ise ekstradan bir çaba göstererek engel olmamış. Sadece bu bilgi İsrail'in neden son haberlere karşı sessiz kaldığını başlı başına açıklıyor. Türkiye sorumlu değil fakat istemedikleri Hakan Fidan ve Başbakan Erdoğan bu yayınlarla karalanıyor. Bu, İsrail için oturduğu yerden elde edilen bir kazanç demek.
"Hakan Fidan anti-semitist"
Mavi Marmara nedeniyle yapılan tazminat müzakerelerinde yaşanan kilitlenmeden yakınan İsrail tarafı ise İsrail gazetesi Yediot Ahronot'a bugün yaptığı gayrı resmi açıklamada "Türkiye ile güvenlik işbirliğinin minumum düzeyde" olduğunu hatırlattı. Gazeteye isim vermeden yorumda bulunan İsrailli yetkili, "Erdoğan sadece bize karşı. Bize karşı gizlice hareket ettiğini görsek şaşırmayız." dedi. Türkiye'nin Mısır'daki yeni rejimle mücadele ettiğini ve Suriye ile sorunları olduğunu söyleyen yetkili, "Türkiye Ortadoğu'da şu an önemli bir oyuncu değil. Ekonomisi iyi gitmiyor ve Erdoğan'ın Başkanlık statüsünü elde etmesi zor görünüyor" şeklinde konuştu. Yetkilinin yine de Türkiye'nin bilgi sızdırdığı iddiasıyla ilgili olarak sessiz kaldığı görülüyor. İsrail'in Kanal 10 televizyonuna konuşan bir başka İsrailli yetkili ise Hakan Fidan'ı, "antisemitist bir İslamcı. En büyük düşmanlarımızla birlikte takılan bir isim" olarak andı.
Sorumlu ABD mi?
Tüm bu taşları son zamanlarda Batı basınında ağız birliği etmiş gibi hazırlanan, Suriye'deki El Kaide elementlerinin ve iç karışıklığın tüm faturasını Türkiye'ye çıkaran haber ve analizlerle birleştirdiğinizde ortada safiyane bir yayın olmadığı çok daha kolay anlaşılıyor. Evet yurtdışında kimse bir gazeteye "al şunu yaz" demiyor olabilir fakat Başkan Bush döneminde olduğu gibi istihbarat kaynaklarını kullanarak medyayı yönlendirmek oldukça kolaydır. İsrail'in sessizliği ise bu haberlerle ilgili sorumluluğu Türkiye'nin "en yakın" müttefiki ABD'ye itiyor.
Şimdi yapılması gereken Hakan Fidan'ın kellesinin neden şu an istendiğini anlamak...
ragip.soylu@sabah.com.tr
@ragipsoylu