Malum günlerdir başta İstanbul'un Kadıköy bölgesi olmak üzere birkaç şehirde eylemler devam ediyor. ODTÜ'deki yol inşaatının başlattığı söylenen gösteriler Suriye müdahalesine karşı olan grupların katılımıyla Hatay'a taşındı ve burada bir genç nasıl olduğu hala gizemini koruyan bir şekilde hayatını kaybetti.
Benim gibi, Fenerbahçe'nin şampiyonluğu yitirmesinin ardından Kadıköy'ü yakıp yıkan taraftarların varlığını hatırlayanlar için o bölgede gerçekleşen vandalizm ve güya "mahellemizi" koruyoruz çiğliği arkasına gizli molotof kokteyli soslu "barışçıl" gösteriler çok da anormal değil. Fakat bugün ortaya çıkan bir kare çoğu kişide bir şaşkınlık da yarattı. Kadıköy'de çekildiği belirtilen fotoğrafta şöyle yazıyor: "Zulüm 1453'te başladı."
Görünce zulmü İstanbul'un fethine kadar geri götüren bir tarihsel algıyla karşı karşıya kaldığınızı anlıyorsunuz. Bu tarih İstanbul'un "Türkleşmesinden" çok, "İslamlaşmasına" daha da ötesi "Osmanlılaşmasına" tekabül eder. Yine bu her yanından lümpence olduğu belli olan slogana göre 1453 öncesinde bu şehirde zulüm yok sanırsınız. Halbuki kazın ayağı hiç de öyle değil.
Zulümün hasını arıyorsanız....
Dünya tarihinin en kanlı ayaklanmasının İstanbul'da çıktığını biliyor muydunuz? Aklınızdan Haziran'daki Gezi İsyanı'nını geçiriyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü bu olay 532 yılında gerçekleşti. Sonucunda 30 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Yakından bakalım.
Doğu Roma'nın başkentliğini yapan Konstantinopolis'te o yıllarda 1. Jüstinyen hüküm sürüyordu. Kanunları yeniden düzenlemesi, imar faaliyetleri ve imparatorluğu Kuzey Afrika'dan Cebeli Tarık kıyılarına kadar taşımasıyla bilinen Büyük Jüstinyen...
Etkisi o denli büyüktü ki 3 nesil önce vandallara yitirilen ve İmparatorluğun ana vatanı olan Roma ve İtalya'yı da tekrar egemenliği altına almayı başarmıştı. Trakyalı fakir bir ailenin çocuğu olan bu İmparator tarihin cilvesi sonucunda göreve gelmişti. Yani halktan biriydi.
Nasıl ki Roma'nın Kolezyum'u var, Nova Roma'nın yani Konstantinopolis'in de "Hipodrom"u vardı. Hipodrom yüzbinlerce kişiye ev sahipliği yapan şehrin merkezi ve eğlence kaynağıydı. Hipodrom şehir hayatında o denli önemliydi ki Senato dışında halkın taleplerini dile getirdiği bir yer olarak görülüyordu. Halk takip ettiği atlı savaş arabalarının renklerine göre, bugünkü Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray gibi takımlara bölünmüştü. Maviler ve Yeşiller en güçlü iki takımdı ve Jüstinyen de "Mavi"yi tutmasıyla bilinirdi. Gel görelim ki bu Mavi ve Yeşiller'e üye işsiz gençler şehirde asayişi bozuyor, kadınlara tecavüz ediyor, zamanın esnafını gece yarıları kaçırıp soyuyordu. Jüstinyen sert bir kanun adamı olarak biliniyordu ve bunlara göz açtırmamaya kararlıydı. Kısa sürede şehir valisi aracılığıyla tüm bunları yakalatıp astırmaya başladı. Batı'daki savaşlar nedeniyle yükselttiği vergilerle de bu grupların ağa babalarının canını sıktı.