ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin göreve geldiği Ocak ayından bu yana üçüncü kez Türkiye'ye diplomatik bir ziyarette bulunacağı bildirildi. 28 yıl boyunca Senatörlük yapmış, 4 yıl Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığı'nı yürütmüş bu usta politikacının neden avare gibi ülke ülke gezdiğini merak eden tuhaf analistlerimiz var. Bu arkadaşlar Dışişleri Bakanlarının evlerinde oturup ahkam kesenlerine alışıklar, John Kerry ise siyasi hayatı boyunca ABD dış politikasının en önemli anahtar isimlerinden biri olmayı başararak ülke ülke gezmeye alışkın.
Kerry'nin göreve geldikten hemen sonra gündemine aldığı Ortadoğu'da yürüttüğü sessiz ama etkili görüşmeler ile çok kısa sürede önemli başarılar kaydettiğini görmemek için kör olmak lazım. Bu yüzden ABD dış politikasındaki "Kerry" etkisini toparlayarak sunmak gerektiğini düşündüm.
İsrail özrü
Öyle ki, İsrail'in Mavi Marmara özrü öncesi Türkiye'ye gelen Kerry, Türkiye Dışişleri kadar bu önemli siyasi gelişmede pay sahibi. Kerry 3 hafta boyunca iki ülke arasındaki pazarlıkların başarıya ulaşması için görüşmelere bizzat müdahil oldu. Özrün geldiği hafta Davutoğlu ve Kerry arasında 6 telefon görüşmesi gerçekleşti. Kerry böylelikle Obama'nın baş ağrılarından biri olan "iki yakın müttefikimiz birbiriyle görüşmüyor" sorununu ortadan kaldırma yolunda önemli yol aldı.
Maliki'nin geri adımı
Daha sonra Irak'a da bir ziyarette bulunan Kerry, bu ülkeyi özellikle Türkiye ile ilişkileri yumuşatması için uyarırken, Türkiye'den de Kuzey Irak ile girdiği tek taraflı petrol anlaşmalarını gözden geçirmesini istedi. Görüşmelerden hemen sonra Maliki'nin dönüş yaparak, "Türkiye dost bir ülkedir, ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz" dediği görüldü. Irak'ın bütünlüğü mevzusunun da özellikle İran tehdidi düşünüldüğünde ABD için ne kadar önemli olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu açıdan Türkiye-Irak yakınlaşmasını İran'a karşı atılacak bir adım olarak görüldüğünü bilmemiz lazım.
Abbas'tan "tek taraflı hareket etmiyoruz" dönüşü
İsrail ziyareti kimilerine göre başarısız bulunan Kerry, özellikle Filistin tarafından gönülleri kazanmış olmalı ki Mahmud Abbas "barış görüşmelerine yeniden şans vermek için tek taraflı attığımız tüm adımları durduruyoruz" dedi. Netanyahu'nun ise masaya yeniden oturmayı kabul etmesi psikolojik açıdan önemli bir destek.
Peki Kerry'nin bu gücü nereden geliyor?
ABD'nin eski İsrail Büyükelçilerinden ve Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Martin Indyk onun için "sanki Dışişleri Bakanlığı'nın duvarlarında bulunan önemli tarihi şahsiyetlerden biri hayata dönmüş gibi" yorunumunu yapıyor. Indyk'a göre Kerry, siyasi kariyeri boyunca ABD Dışişleri'nin nasıl çalıştığını öğrenerek özellikle diplomasi konusunda uzmanlaşan önemli bir kişilik haline geldi ve şu an bulunduğu makamı da hakketti.
Usame Bin Ladin'in öldürülmesi sonrası Pakistan'ı yatıştırmak için devreye sokulan isim yine Kerry'di. Afganistan'dan Taliban'a siyasi bir şans tanınmasını söyleyen, Libya'da uçuşa yasak bölge uygulamasını ilk dile getiren yine oydu. Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'den İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'ya, Fransa Cumhurbaşkanı Francoise Hollande'tan Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai'ye kadar pek çok isimle uzun yıllara ve güvene dayanan bir ilişkisi bulunan Kerry'nin en büyük avantajı da diplomasiye inanan bir "akil" isim olması. Bunu iki madalyayla ödüllendirildiği Vietnam Savaşı'ndan eve döner dönmez katıldığı savaş karşıtı hareketten anlayabiliyoruz.
Kısacası Kerry iş başındayken daha pek çok sürpriz gelişmeyle karşı karşıya kalacağız gibi görünüyor. Bu yüzden 6. kez Türkiye'yi ziyaret ederse de çok şaşırmayın.