Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ölüm haberini maalesef teyit ettiğimi pazartesi günü yazmıştım. Aradan geçen sürede bu bilgi artık yaygınlaştı. Kaşıkçı'nın konsolosluk binasına girdiği 2 Ekim tarihinde, içeri alındığı salonda Suudi Arabistan'dan gelen infaz timi tarafından karşılandığı ve çok kısa süre sonra da öldürüldüğü tahmin ediliyor.
Bu kan dondurucu ve tarihte eşine rastlanmadık cinayetle ilgili ilk günden beri Türk emniyeti ve istihbaratı çok detaylı bir çalışma yürütüyor. Bütün güvenlik kameraları inceleniyor. Öldürüldüğü bilgisine çok önceden ulaştılar ancak bedenin akıbetini araştırıyorlar.
Gelen infaz timinin Kaşıkçı'nın cesedini parçalara ayırıp Türkiye'den çıkarmış olma olasılığı üzerinde durulsa da bavulların içinde bir bedenle X-ray'den geçemeyeceği söyleniyor. Dolayısıyla bir yerlere gömülmüş de olabilir. Savcılık, konsoloslukta arama yapacak, sonrasında daha detaylı bir bilgiye ulaşacağız.
Şimdi gelelim böyle bir barbarlığın neden yaşandığına… Neden Kaşıkçı? Neden Türkiye?
Bu soruların cevapları çok önemli zira bu cinayet uluslararası bir infiale yol açtı. ABD Başkanı Trump konu ile ilgili art arda açıklamalar yapıyor, Kaşıkçı'nın yazarı olduğu Washington Post ABD yönetimine Suudi Arabistan'la ilişkileri askıya alma çağrısında bulunuyor.
Öncelikle Kaşıkçı'nın neden hedef seçildiği…. Bunun ilk akla yatkın yanıtı veliaht prens Muhammed Bin Salman'a muhalif olan en saygın, uluslararası alanda en çok tanınan isim olması. Salman 'ben böyle bir ismi bile bana muhalif olursa nerede olursa olsun bulur, yokederim' mesajı veriyor.
Salman'ın muhaliflerine karşı çok sert olduğu, Arabistan'da binlerce kişinin tutuklandığı biliniyor. Yalnızca tutuklamada kalmıyor, yüzlerce infaz da yapıldı ve yapılıyor ülkede. Tam rakamı bilen yok. Bin Salman düşmanlarının korkusundan her an kaçmaya hazır bir yatta yaşıyor.
Kaşıkçı'yı öldürterek 'bakın dışarıda bunu yaptım, içeride size neler yaparım' mesajı veriyor ülkesindeki muhaliflerine.
Bu hadisenin Türkiye'de olması elbette çok vahim ve Türkiye sonuna kadar bu işin üzerine gidecek. Kapalı ülke olmanın, diktatörlüğün geldiği en son noktalardan biri Suud rejiminin şu an içinde bulunduğu hal olsa gerek.
Öte yandan bu barbarlık üzerinden Suudi Arabistan ve Türkiye'yi karşı karşıya getirebilecek yorumlardan da kaçınmamız gerek. Bakın bu konuda Kaşıkçı'nın 'benden haber alamazsan onunla temasa geç' dediği Ak Parti Genel Balkan Danışmanı Prof. Yasin Aktay da uyarı yapıyor. Elbette Suud makamlarından sonuna kadar açıklama bekleyeceğiz ve yaptıklarını kınayacağız ancak Suudi Arabistan ve Türkiye'nin karşılıklı olarak ilişkilerini sürdürmek durumunda olan iki ülke olduğunu da unutmayacağız…