Başkan Erdoğan'ın New York'taki BM Zirvesi temasları ve ardından gerçekleştirdiği Almanya ziyareti 'Türkiye Batı'dan kopuyor, yeni bir dış politika eksenine giriyor' diye özetlenebilecek görüşe karşı önemli bir cevaptı. Hem ABD'de verdiği mesajlar, hem de son derece üst düzeyli ve kapsamlı Almanya gezisi, Türkiye'nin kendi perspektifinde ısrar ederek Batı ile ilişkisine devam ettiğini, bu ilişkiye değer verdiğini ve uluslararası sistemin vazgeçilmez bir aktörü olduğunu hatırlatması bakımından çok önemli…
Öncelikle kısaca ABD ayağındaki gelişmelerin mesajlarına bakmakta fayda var. ABD Başkanı Trump, Türkiye'ye İdlib konusunda olumlu mesaj göndererek, Başkan Erdoğan ile sıcak bir fotoğraf vererek Türkiye'nin ABD için önemli bir müttefik olma niteliğini koruduğunu teyit etti. Elbette son dönemde ortaya çıkan sorunlar çözülmüş değil, hala ciddi fikir ayrılıkları ve problem alanları var ancak bu Türkiye'nin mevcut çizgisini değiştirdiği, çok yönlü dış politikasından vazgeçtiği anlamına gelmiyor.
Almanya ayağına bakacak olursak…3 günlük ziyarette Şansölye Merkel ile iki kez biraraya gelmesi, bu buluşmaların kapsamı, Cumhurbaşkanı Steinmeier ile ikili görüşme gerçekleştirmesi ve ardından yapılan açıklamalar Almanya açısından Türkiye ile iyi ilişkilerin devamının önemine işaret ediyor. Türkiye de aynı şekilde çok ciddi bir ekonomik partner olan Almanya ile pürüzleri gidermek ve ilişkilerde yeniden iyi bir çizgi yakalamak hedefinde.
Almanya ile Türkiye'nin arasındaki ticaret hacmi 2017'de 37 milyar Euro idi. Ülkede yaşayan Türklerin sayısı 3,5 milyonu aşıyor. Tek başına bu iki unsur bile iki ülkenin birbiri için ne kadar önemli olduğunu anlatmaya yeterli.
Genel olarak Avrupa ile yaşanan kriz bu dönemde yavaş yavaş geride kalacak gibi görünüyor. Bir işaret de Hollanda'ya uzun bir süre sonra Türkiye'nin yeniden elçi göndermesi. Elbette sorunların aşılması bugünden yarına olmaz ancak Almanya ziyareti kapsamında yapılan basın toplantılarında hem Erdoğan'ın hem Merkel'in kullandığı ihtiyatlı dili göz önünde bulunduracak olursak tarafların bu konuda ne kadar yapıcı bir yaklaşım içinde olduğunu da anlarız.
Bu ziyaretin Başkan Erdoğan'a karşı son derece olumsuz bir yaklaşım içinde olan Alman medyasına rağmen bu şekilde yürüdüğünü hatırlatalım. 'Rağmen' diyorum zira medya Almanya'da siyaseti belirlemede çok etkili bir güç. Sık sık siyasilere medyanın tutumu geri adım attırabiliyor. Ancak bu kez eleştiriyi çok aşan ve düşmanlık çizgisine varan bir medya 'Coverage'ına rağmen Merkel kararlı bir duruş sergiledi. Yine de ilişkilerin normalleşmesi için hala gidilecek uzun bir yol var. Herşeyden önce Almanya'nın Erdoğan üzerinden aşırı sağı yükselten söylemin farkına varması gerekiyor. Bugün son derece oryantalist bir yaklaşımla 'kötü' ve 'öteki' adeta Başkan Erdoğan üzerinden tanımlanıyor aşırı sağcı Alman çevrelerde ve Alman medyasında. Bununla yüzleşilmesi ve bu anomalinin düzelmesi gerekiyor.
Elbette Türkiye de hukuk devleti olma yoluna daha fazla adım atmalı, yargıdaki sorunlarla ilgili somut gelişmeleri hızlandırmalı ve bu yöndeki kararlılığını anlatmalı. Ancak Alman medyasının İslamofobik bir bakış ile Türkiye'ye yaklaşması karşılıklı iyi niyet çabalarını gölgeliyor. Bu yaklaşım Almanya'daki Türkler'i de giderek içinde yaşadıkları topluma daha da yabancılaştırıyor.
2. Dünya Savaşının ardından Nazi gerçeği ile son derece cesurca yüzleşmiş bir ülke olan Almanya'nın bu gerçekle de yüzleşebileceğine inanıyorum…