Son dönemde Türkiye ve ABD gibi iki eski müttefikin arasını açmak ve ilişkileri bozmak için bir takım çevreler ciddi bir gayret içinde. Bunun en somut örneğini Rahip Brunson örneğinde görüyoruz.
Brunson'ın tutukluluk kararının ev hapsine çevrilmesinde iki ülke arasındaki ilişkilere verilen önem de elbette bir rol oynuyor. Yargı bağımsız bir süreç işletiyor öte yandan bu karar ülkesine bağlı bir yargının iyi niyet göstergesi olarak okunabilir.
Zira ev hapsi kararının ardından oluşan hava da bu iyi niyete uyuluydu. Washington son derece olumlu mesajlar veriyordu. Ancak bu hava çok kısa sürdü. Mike Pence'in ardından ABD'den Türkiye'ye kabul edemeyeceği, tehditkar çıkışlar geliyor.
Bunların sorunun çözümüne hizmet etmeyeceği açık. Şayet ABD hakikaten Brunson'ın salıverilip, ABD'ye dönmesini istiyorsa bu dille bunu iyice imkansız hale getiriyor. Bunu elbette Washington'da da herkes görür. Şayet yargı süreci tahliyeye doğru gidecek dahi olsa, bunca ültimatom gibi çıkışın ardından bu karar nasıl çıkacak?
Ben burada Amerikan yönetimin Türkiye ile arayı açmak isteyen çevrelerin tuzağına düştüğünü düşünüyorum. Birileri Erdoğan yönetiminde Türkiye'yi ötelemek, sıkıştırmak ve ABD ile müttefiklik ilişkisini bozmak istiyor. Halbuki bu iki taraf için de yararsız. Rusya ile de iyi ilişkiler içinde olan bir Türkiye'nin ABD'den uzaklaşması Ortadoğu'daki dengeleri değiştirir.
O nedenle Washington'da Trump yönetiminin sağduyulu isimlerinin bu tuzağı görmesi ve Türkiye'ye yönelik çıkışlara bir son vermesi gerekiyor. Trump'ın kişisel olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı önemsediği ve onunla diyaloğa kıymet verdiği biliniyor. Onun bu tuzağı görmesi gerek.
Öte yandan Türkiye'nin kaygı ve rahatsızlıklarının da ABD tarafından hiç dikkate alınmadığı kanaatindeyim. Zira Brunson Türkiye'de tutuklu diye art arda tehditkar açıklamalar yapan ABD'de çok uzun süredir Halkbank genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla tutuklu bulunuyor. Bu apaçık siyasi bir tutukluluk. Ve bununla ilgili ABD yönetimi hiç bir şey yapmıyor. Türkiye ise sonuç almak için daha düşük profilli bir diplomasi izliyor. Bunun da ötesi Fetullah Gülen'in hala açıkça ABD tarafından himaye edilmesi. Türkiye'den yüzlerce kasa dosya gitti ama henüz hiç bir adım atılmış değil.
Kısacası ABD'nin Türk yargısını eleştirme hakkı hiç yok. İdeal olan arada hiç bir pürüzün bulunmaması ama madem mevcut sorunlar var, bunları aradaki müttefiklik ilişkisini zarara uğratmadan ve diyalog kanallarını kapatmadan çözmeye çalışmak iki taraf için de çok daha akılcı görünüyor.