Geçtiğimiz hafta İstanbul'da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı ve düzenlenen zirveden çıkan sonuçlar tarihi gelişmelere kapı aralayacak mahiyette. Her şeyden önce ABD Başkanı Trump'ın kendi koltuğunu güçlendirme hesabı ile attığı provokatif ve fevkalade yanlış bir adımla Kudüs'ü başkent olarak tanıyacağı ve büyükelçiliği Kudüs'e taşıyacağı anonsunun ardından böyle geniş katılımlı ve önemli bir zirveyi bir kaç gün içinde İstanbul'da toplayabilmek büyük bir organizasyon yeteneği ve ikna gücünü gösteriyor.
İslam dünyası için bu kadar kritik olan bir gelişmede Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan insiyatif aldı ve Arap yönetimlere rağmen Müslüman tolumların lideri olduğunu gsterdi. Evet, bu gün İslam ülkelerinin ezici çoğunluğunda sandık konsa o sandıktan Tayyip Erdoğan çıkar. Bunu PEW'in son araştırma sonuçları da teyit ediyor.
Malesef bir çok Arap ülkesinde yönetimler kendi toplumlarından kopuk, hatta kendi toplumlarına düşman. Bunun en bariz örneği bu gün Suudi Arabistan ve Mısır. Bu iki ülke de tamamen ABD'nin kontrolünde. Hatta Kudüs krizinde İsrail'in yanındalar. Bu giderek kendi tabanları ile aralarında mesafenin açılmasına sebep oluyor. O mesafe bir gün yeni bir Arap baharı doğurabilir…
İstanbul'daki tarihi zirveye gelecek olursak… 57 üye içinden 49'unun temsil edildiği zirvede Trump'ın kararının hükümsüz ilan edilmesinin yanı sıra başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti'nin tanınması çok önemli. Malesef işgal altında bir yerden bahsediyoruz. Doğu Kudüs'te başkent olabilecek bir alt yapı yok ancak bu sembolik adım bile dünyaya kritik bir mesaj. Bu mesajla 1967'deki sınırlara gidilebileceği açıklanmış oluyor. Unutmayalım, Hamas da bu yıl içinde 1967 sınırlarında bir Filistin devletini tanıyacaklarını ilan etmişti.
Ayrıca bütün dünya 1988'de ilan edilen Filistin devletini tanımaya davet ediliyor ve BM ve diğer ulusararası örgütlerin Filistin devleti ve aktörlerinin desteklenmesi konusunda harekete geçilmesi isteniyor.
İİT'nin zirvesi Birleşmiş Milletleri çok kısa sure içinde harekete geçirmeyi başardı. Pazar günü Kudüs tasarısının Birleşmiş Milletler Konseyi'nde bu hafta görüşüleceği açıklandı. Görüşme öncesi hazırlanan taslak metne göre BM 'Kutsal Kudüs şehrinin karakteri, statüsü ve demografik yapısında değişikliğin önünü açacak herhangi bir karar ya da adım, yasal olarak hükümsüzdür ve iptal edilmelidir' diyerek ABD'nin kararına karşı çıkıyor.
BM Güvenlik Konseyi tüm ülkeleri Kudüs'te diplomatic temsilcilik kurulmasını engellemeye çağıran bir tasarıyı oylayacak. Tabii daimi üye olan ABD'nin veto hakkı olduğu için bu tasarı geçmeyecek ancak ABD veto ederek diğer üyelerden ayrılmış ve yalnız bırakılmış olacak. BM de zaten bunu hedefliyor. 8 Aralıkta da 14'e 1 oyla Güvenlik Konseyi ABD'nin Kudüs kararını kınamıştı.
Kısacası Kudüs konusunda Trump İsrail dışında kimseyi yanına çekebilmiş değil. Islam dünyası Tayyip Erdoğan'ın insiyatifi ile hızlı bir tepki vermeyi ve BM'yi harekete geçirmeyi başardı. Arap yönetimleri Washington'un uydusu görüntüsü verseler de Müslman toplumlar mobilize olup bir farkındalık oluşturabiliyorlar.
Ben bu yanlış kararın uygulanmaya konmasının sakıncalarının ABD tarafından görülüp kararın uykuya yatırılacağını sanıyorum. Unutmayın Trump 1995'ten beri her başkanın önüne 6 ayda bir konan belgeyi imzaladı, 6 ay sonra yeniden imzalayıp bu konuyu ertelerse şaşırmayın…