Türkiye'de 21 Mayıs itibari ile yeni bir sayfa açıldı. Geçtiğimiz Pazar günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin olağanüstü Kongresi'ne Cumhurbaşkanlığı forslu aracı ile giriş yaptı ve yapılan oylama sonucu 998 gün sonra yeniden Ak Parti'nin Genel başkanı seçildi. Böylece 'tarafsız cumhurbaşkanı' riyakarlığı da son bulmuş oldu. Tarihi karelerdi fotoğraflara yansıyanlar… Bundan böyle Türkiye'de siyasetin kodları tamamen değişecek. 2019'a kadar Başbakan ile yola devam edilecek öte yandan adım adım cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin alt yapısı tamamlanacak.
Gelelim kongreye ve Ak Parti'ye… 15 yıldır iktidarda olan ve 16 Nisan referandumundan beklediği oyun altında bir 'Evet'le çıkan Ak Parti'nin bu kongrede değişim mesajlarını ön plana çıkaracağı iddia ediliyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 1 saat 45 dakika süren konuşması önümüzdeki dönemin kodlarını çözmek açısından çok önemliydi. Cumhurbaşkanı teşkilatlarda ve belediye kadrolarında ciddi değişikliklere gideceğini dile getirerek ve 'karşılıksız Ak partiye hizmet eden kardeşlerimizle yol yürümeye devam edeceğiz' derken partinin profesyonelleşmemesinin altını çiziyordu, Ak Partili olmanın bir gönül işi olduğunu vurguluyordu aslında. Dolayısıyla 'değişim' denerek kast edilen kurulduğu dönemdeki ruhu muhafaza aslında. Yani kongre 'değişim' değil 'Ak Parti'nin hiç değişmediğini' anlatmayı amaçlıyordu, değişenlerle yolları ayırdıklarını ve ayırmaya devam edeceklerini söylüyordu.
Ben önümüzdeki dönemde kadınlara ve gençlere yönelik politikalara özel önem veren ve ilk dönemki reformcu ruhunu koruyan bir Ak Parti göreceğimizi düşünüyorum. Erdoğan partiyi hantallaştıran çıkar hesabına düşmüş ve ruhundan uzaklaşmış bir kesimin partiye zarar verdiğini ve onlarla yol yürünmemesi gerektiğini düşünüyor. Partisinin başına dönerken kendi heyecanını ve enerjisini yeniden eski kadrolara geçirmeyi hedefliyor. Unutmayalım ki 2019'da Türkiye'de hem yerel hem de genel seçimler var ve artık siyasetin kotası çok yüksek. Yüzde 50+1 almayan sandığı kaybedecek. O nedenle artık Ak parti'nin kazanması için çok daha kucaklayıcı olması, farklı kesimleri kapsaması şart.
Bu bağlamda Pazar günü itibarıyla Cumhurbaşkanının 2019 seçimleri için çalışmalara başladığını söyleyebiliriz. Partinin stratejisi ve önümüzdeki dönem hedefleri ile ilgili önemli ipuçları da vardı konuşmasında. Bunlardan biri de dış politika çizgisi idi. Cumhurbaşkanı Erdoğan çok yönlü bir politika çizgisi izliyor ve Batı ile ilişkilerin yeniden sıcaklaştığı bir dönem hedefliyor. Bunu konuşmasında da anlattı. AB'ye, yaşanan sorunların kaynağı derken Türkiye'nin AB hedefini ve müzakere sürecini önemsediğini hatta reformların dinamosu olarak gördüğünü vurguluyordu. ABD'ye Suriye politikası konusunda çatarken Türkiye'nin müttefik olarak önemini ortaya koyuyordu.
Erdoğan'ın ABD-Çin gezisine de eşlik etmiş bir gazeteci olarak bu süreçte 'dünya ile daha sıkı entegrasyon' politikasının özellikle ABD ve İngiltere ile iyi ilişkiler temelinde yürüyeceğini düşünüyorum. Türkiye Çin ve Rusya gibi kritik aktörlerle ilişkilerini geliştirerek Batı ile ilişkilerini de düzenlemeyi hedefliyor. 2019 seçimlerini kazanmak isteyen bir parti olarak Batı'dan uzaklaşmanın hem ekonomideki bedelini hem de kamuoyundaki rahatsızlığını görüyor.