Türkiye politik olarak bir süredir Batı'da yükselen aşırı sağ dalganın etkisiyle izole edilmeye, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) hükümeti de Batı'da marjinalize edilmeye çalışılıyor. Dünya maalesef içe kapanmacı bir döneme girdi ve etnik milliyetçilikler, aşırı sağ hareketler güç kazanıyor. Bu ruhun etkisi kendini ekonomide de gösteriyor. Üstelik güvenlik kılıfı ile… ABD ve İngiltere'nin içlerinde Türkiye'nin de bulunduğu bazı Müslüman ülkelere yönelik uçak kabinlerinde tablet yasağı kararı alınması buna tipik bir örnek. Bu yasak Yemen'deki bir El Kaide istihbaratına dayandığı ileri sürülerek gerekçelendirilmeye çalışılsa da bir çok açıdan hiçbir şekilde mantıklı bir sebep-sonuç ilişkisine oturmuyor.
Oturmuyor zira madem aynı istihbarattan bahsediyoruz, İngiltere ve ABD yasağı neden farklı uyguluyor? Neden ABD'nin listesinde Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar varken İngiltere'nin listesinde Türkiye var ama diğer iki ülke yok? Neden Amerikan Havacılık Dairesi tarafından denetlenip sonuçlar hep olumlu çıktığı halde, hatta bir çok uluslararası havalimanı güvenliğinden çok daha sıkı ve etkin kontrolün İstanbul Atatürk Havalimanı'nda olduğu bu otorite tarafından tescillendiği halde böyle bir yasak uygulanıyor?
Türk Hava Yolları (THY) Türkiye'nin son yıllardaki en büyük başarı hikayelerinden biri. Uçuş ağını inanılmaz genişletti, kabin içi konforda dünyanın en iyileri arasına girdi ve İstanbul'u çok önemli bir merkez haline getirdi. Emirates, Etihad ve Katar Airways de kendi ülkeleri için benzer başarı öykülerine sahip. Bu havayolları son yıllarda uluslararası hava taşımacılığında en iyiler arasındalar. Onlar yükselirken Batılı havayolu şirketleri ise grevlerle, kötü hizmetle, servis yetersizliği ile giderek çöktüler. Hele Amerikan şirketleri! Onlarla uçmak bir kabus!
Tam da THY gibi Emirates gibi şirketleri ciddi anlamda etkileyebilecek böyle bir yasağı başarısızlıklarına kılıf arayan Batılı havayolu şirketlerinden ne kadar bağımsız düşünebiliriz? Bakın, Emirates bu yasağın kısa bir süre öncesinde Atina'dan ABD Newark'a direk uçuş başlatma kararı aldı. Bu karar üzerine 3 büyük Amerikan havayolu şirketi (United-Delta-American Airlines) 16 martta gazetelere koskoca bir ilan vererek direk Trump'a hitap ettiler ve şöyle dediler: Bu uçuşlar başlarsa Amerikalı 1 milyon 200 bin havacılık çalışanı işsiz kalacak. Buna engel olun!' İşte ekonomik korumacılığın tipik bir örneği… Halbuki son yıllarda bırakın Amerikan havayolu çalışanlarının işsiz kalmasını kötü performanslarına rağmen bu şirketler operasyonlarını 2-3 kat büyüttüler. Nasıl yaptılar bunu? İşte bu baskı politikaları ile!
Bu aşamada Türkiye ne yapabilir? Öncelikle sessiz diplomasi ile muhatapları ile birebir iletişimle yasağın kısa süreli olması için çalışabilir ki bildiğim kadarıyla bu harıl harıl yapılıyor. Tabii bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasında Mayıs ayında gerçekleşmesi planlanan görüşme var. O zamana kadar yasak devam ederse bu görüşmede gündeme gelecektir.
Öte yandan THY kabin içi eğlence kategorisinde dünya çapında Emirates'ten sonra ikinci seçilmişti. Bunu daha da geliştirebilir nitekim zaten üzerinde çalışıyorlar. Bir çok THY uçuşunda business sınıfında internet servisi var. Bu yasak kararından sonra ilk işi bu hizmeti ekonomi sınıfı için de vermek üzerine teknik çalışmaları hızlandırdılar. Kısacası yolcu memnuniyetini artırmak için bir dizi adım üzerinde çalışılıyor. Çok uçanlar bilir, THY'yi United Airlines ile Delta ile ya da Lufthansa ile kıyaslayamazsınız bile. Hele uzun uçuşlarda hizmet kalitesi diğerlerinin çok ötesindedir. O nedenle baskı politikalarına yolcular direnmeli ve THY, Emirates gibi şirketlerle uçmaktan vazgeçmemeli. Şayet THY ve Emirates'de inat ederlerse böyle sonuç alamayacaklarını görenler bu korumacı politikalardan vazgeçeceklerdir…