15 Temmuz darbe girişiminin ardından bu kanlı girişimin arkasındaki Fetullahçı Terör Örgütü ile ilgili devam eden soruşturmalarla ilgili bir çok tartışma var. Ben bu gün bu soruşturmaların temel noktası olan ByLock programı üzerine bazı gerçekleri hatırlatmak istiyorum.
ByLock programı ağustos 2014'te yazılmış. Lisans sahibinin David Keynes ismini almış Alpaslan Demir olduğu ortaya çıktı. Zaten devlet ByLock'u 15 Temmuz'dan çok önce keşfetmiş, bu programın lisans sahibinin David Keynes olduğu bilgisi de açık kaynakta olan bir bilgiydi. Benim bildiğim İngiliz The Guardian Gazetesinde ağustos başında yayınlanan haberde bu ismin geçmesi de gazeteye Türk devletinin içinden bir kaynağın hatırlatmasıyla oldu. Yani Türkiye'de istihbarat ayağında bu konuda ciddi çalışmalar vardı ve halen devam ediyor.
Gelelim ByLock soruşturmalarındaki temel bulgulara… Bu program 2 örrgüt üyesinin referans göstermesi ile ve 4 aşamalı bir kod sistemi üzerinden girilen bir program. MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) şimdiye kadar 185 bin By Lock kullanıcısı tespit etti, bütün kullanıcıların sayısının da 215 bin olduğunu söylüyor. Bu 185 bin ByLock kullanıcısı 3'e ayrılıyor:
1) Kırmızı liste: ByLock'a devamlı girenler (frequent user). Bunların örgütün kritik üyeleri olduğu kabul ediliyor.
2) Turuncu liste: Belli aralıklarla girenler (random user). Bunlar da örgütle ilişkileri belli ölçüde olanlar ve mutlaka dikkat edilmesi gerekenler olarak kabul ediliyor.
3) Mavi liste: Sisteme kayıtlı olan ama aktif olmayanlar. Bu grubun da gözetim altında olması tavsiye ediliyor.
Kısacası kırmızı grup haklarında idari ve hukuki işlem yapılanlar, turuncu grup haklarında kesinlikle idari işlem yapılan yer yer hukuki işlem yapılanlar, mavi grup ise haklarında yer yer idari işlem yapılanlar. Arada bazı hatalar olmuş, olmaya da devam ediyor. Şikayetler temel olarak bundan kaynaklanıyor. Telafi komisyonları da bu hataları telafi etmeye çalışıyor.
Devletin ByLock ile ilgili bilgilerine dayanarak şunları söyleyebiliriz: Bu programı kullananların yüzde 100'ünün bu örgütle bağlantılı olduğu düşünülüyor. Bu programın kullanıcılarının yüzde 98'unun Türkiye'de olduğu, geri kalanının da ABD, İngiltere, Almanya ve Kırgızistan'da bulunan örgüt mensupları olduğu biliniyor. Programın yazışmalarının da yüzde 99'unun Türkçe olduğu söyleniyor.
Bilindiği gibi örgüt ByLock'un MİT tarafından deşifre edildiğini öğrenmiş, 15 Temmuz'dan önce Eagle denen başka bir program üzerinden haberleşmeye başlamıştı. Dolayısıyla ByLock 15 Temmuz gecesi ile ilgili bilgi için değil, FETÖ'nün üyeleri ve hiyerarşi şemasını deşifre etmek için en önemli kaynak.
Bu kaynak diğer somut delillerle birleştirilerek soruşturmalar devam ediyor. Ancak çok girift ve farklı yöntemler deneyen bir örgütle karşı karşıya Türkiye. Kendilerini gizleme konusunda çok usta üyelerden oluşan bir yapılanmadan bahsediyoruz. O nedenle yanlışlıkla haklarında işlem yapılanların arkasına gizlenerek sanki soruşturmalar tamamen haksızmış gibi bir algı da oluşturulmaya çalışıldığını bilmekte fayda var. Soruşturmalarda bir takım hatalar oluyor ve bunların kesinlikle önlenmesi şart ancak bu bize FETÖ soruşturmalarının Türkiye'nin güvenliği açısından ne kadar önemli olduğu gerçeğini unutturmamalı…