Türkiye çok ciddi bir saldırıyı atlatmanın hem sevincini hem de bu saldırının tedirginliğini yaşıyor. Geçtiğimiz 15 Temmuz günü Ankara ve İstanbul'da darbecilerin yaptıklarının yüzde 1'i ABD'de ya da bir Avrupa ülkesinde yaşansa yıllarca devlet en üst düzey kendini koruma önlemlerini alır, paranoya aylarca devam eder, bu bütün dünyayı etkilerdi. Zira bir darbe teşebbüsünden ziyade devlete ve topluma yönelik bir saldırı yaşadık hep birlikte.
Fethullah Gülen terör örgütünün nasıl örgütlendiği, çalınan sorularla kendi öğrencilerini istedikleri yere nasıl getirdiği, yasa dışı dinlemelerin nasıl bir mekanikle yapıldığı ve daha birçok şeyi teker teker anlamaya başlıyoruz. Örneğin Genelkurmay Başkanı'nın yaveri Yarbay Levent Türkkan'ın ifadesi çok detaylı ve net. 1989'da Işıklar Lisesi'nin sınavlarına girerken çalınmış soruları nasıl aldığını, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'i nasıl dinlediğini, tam anlamıyla 'paralel' bir sistem olarak işleyen cemaatin kadrolarının nasıl devletin birçok kurumunda birbirleriyle paslaşarak çalıştığını anlattı yaver. Cumhurbaşkanı Erdoğan Reuters'a verdiği röportajda tüyle ürpertici bir şey açıkladı: 15 Temmuz gecesi Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanını rehin alan darbeciler, Genel Kurmay Başkanını liderleri olarak işaret ettikleri Fethullah Gülen'le telefonda görüştürmek istemişler. Genelkurmay Başkanı bunu net bir şekilde reddetmiş.
Cumhurbaşkanının ağzından, isim verilerek bu kadar kesin bir şey söylendiğine göre artık bu darbe girişimi ile Fethullah Gülen arasında kanıt getirin diyen ABD'nin kanıtı fazlasıyla elindedir. İsterlerse bizzat Genelkurmay Başkanına sorsunlar…
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak hepimizin, ister Ak Partili, ister CHP'li, ister MHP'li, ister HDP'li, herkesin dünyaya anlatması gereken şu: 15 Temmuz bir darbe teşebbüsü değildi. Bu girişim, Türk subay kıyafetleri içinde bir sapkın tarikat ordusunun Türkiye'yi işgal girişimiydi. İlk kez top yekûn bir şekilde Türkiye devletine ve toplumuna saldırı hedeflendi. Bunun yabancı bir devletin ordusunun Türkiye'ye saldırmasından farkı yok!
Askeri darbe yani silah yolu ile iktidarı ele geçirmek iğrenç bir eylemdir ancak Cuma günü yaşadığımız bunun da ötesinde bir olaydı. İdeolojik kaygılarla, kendi zihinlerinde ülkelerini daha iyi yöneteceklerine inanan darbeciler tanklarla sokağa çıkmadılar. Kendi ülkesinin meclisini, istihbarat teşkilatını, cumhurbaşkanlığı sarayını, Ankara Emniyet Müdürlüğünü, Özel Harekât müdürlüğünü bombaladılar. Halka ateş açtılar. Bu, bir işgal ve istiladır…
Böyle top yekûn bir tehdide karşı ortak bir dil bulabilirsek son 3-4 yıldır yaşadığımız toplumsal gerilimler ve kutuplaşmayı da önemli ölçüde kırarız. Ben son günlerde ortaya çıkan dilin ve kenetlenmenin bir umut ışığı olduğunu düşünüyorum. İçerideki siyasi görüş farklılıklarımızı bir kenara bırakıp dünyaya siyaseten ne kadar farklı olursak olalım hepimizin ortak sorunu olan Fethullah Gülen Terör Örgütü tehdidini anlatabilirsek, bu tehdidi bertaraf etmek için tek yürek olabilirsek ülkedeki demokratik hava da siyasi yelpazedeki farklı renkler de daha kuvvetlenecektir…