İslam karşıtları Orlando'da bir gece Kulübü'nü kana bulayan ve ABD'nin şimdiye kadar yaşadığı en kanlı saldırıya imza atan IŞİD bağlantılı terörist Ömer Mateen'i ne kadar tebrik etseler az. Bu insanlık dışı, vahşetin zirvesini yaşatan, hunharca saldırısı ile Donald Trump'ı başkanlığa bir nebze daha yaklaştırdı. Aşırı sağın Fransa'daki lideri Marine Le Pen'in elini güçlendirdi, Avrupa'da İslamofobiayı rasyonalize etmek isteyen faşist çevrelerin ekmeğine iyi bir yağ sürdü.
Sanki gizli bir el Müslümanlar'a dünyayı her geçen gün daha da dar etmek, İslam'ı kan ve şiddetle yan yana getirmek istiyor. Düşünsenize dünyanın en güçlü devleti olan ABD'de tarihin en ilginç seçim yarışlarından biri yaşanıyor, Amerika'nın üzerine kurulu olduğu çoğulculuk, insan hakları, göçmen politikası ve çeşitliliği temelden sarsacak bir söylemle bir aday çıkıyor ve kıyasıya bir mücadele sürerken ibreyi Amerikan değerlerini ters yüz edecek adayın lehine çevirecek bir gelişme yaşanıyor. Hatırlayın 11 Eylül saldırısı George W. Bush'a seçim kazandırmıştı. Şimdi Trump İslam'ı DAEŞ'e indirgeyen kısır mantığını doğrulatmak için bir kez daha bu korkunç saldırıyı göğsünü gere gere kullanıyor.
Saldırının eşcinsellere yönelik olması ayrı bir hassas noktayı kaşıyor ABD'de. Gay hakları çok tartışmalı bir konu oldu ve eşcinseller kimlikleri ile ilgili ciddi bir mücadele vererek bu güne geldiler. Eşcinsellere yönelik ABD'deki en büyük saldırı 1973'te New Orleans'ta bir barda yaşanmıştı. O saldırıda 32 kişi ölmüştü. Eşcinsellerin kimliklerini gizlemek zorunda kaldıkları, hakları için yavaş yavaş sokaklara çıktıkları bir dönemdi ve ölen 32 kişinin tanınmaz hale gelen bedenleri hak mücadelelerinin sembollerinden biri oldu.
Aradan 43 yıl geçtikten sonra bu kadar büyük bir saldırı ile karşı karşıya gelmeleri çok büyük bir travma olsa gerek. Öte yandan akla başka sorular da getiriyor bu saldırı… Geyler her toplumda olduğu gibi Amerikan toplumunda da hep 'öteki' oldular ve dışlandılar. O nedenle toplumun çeşitliliğini destekleyen, liberal değerler onlar için önemli oldu. Ancak bu saldırı adeta Müslümanlara yönelik bir cadı avını kaşıma hedefi güdüyor. ABD'yi daha içe kapalı, daha homojen, daha farklılığa mesafeli bir ruh haline sürüklüyor. Hal böyle olunca farklılığın adeta sembolü olan eşcinseller ne düşünecek? Temel olarak Demokrat eğilimli oldukları bilinen bu grup bu saldırıdan sonra mücadelelerine karşı olan Cumhuriyetçilere döner mi?
Açıkçası yalnızca eşcinseller değil çeşitliliği temsil eden ve eşit vatandaş olmak için büyük bir mücadele veren siyahlar acaba DAEŞ'in terörü ile bir savrulma yaşıyorlar mı? Ya Clinton'lara olan sempatileri bilinen Hispanic'ler? Onlar da bu korku sopası ile sağa kayarlar mı?
Tabii Amerikan toplumunun saydığım kesimleri öyle bir olayla kitlesel olarak savrulma yaşamazlar ancak acaba DAEŞ içlerinde içten içe büyüyen bir 'statükoculaşma' duygusunu kaşıyor olabilir mi? Beyazlar'ın siyahlara bakışının ya da WASP'ların Hispanic'lere bakışının bir benzeri siyahların ya da Hispanic'lerin Müslümanlara bakışında tezahür edebilir mi?
Bu sorular kısa vadede kendini gösterebilecek kesin cevaplar içermiyorlar ancak ABD böyle bir kabusla baş etmenin yolu olarak çeşitliliğe, farklılığa ve inançlara saygıyı seçerse aydınlığa kavuşabilir. Aksi takdirde 11 Eylül'den beri egemen olan korku kültürü ülkeyi daha da fazla esir alacak. Zaten bu yaşananlarda da 11 Eylül'ün ardından kucaklamak yerine daha çok ayrıştırmak üzerine şekillenen 'zeitgeist' yatmıyor mu?