Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz hafta oldukça önemli bir Doğu Afrika turu yaptı. Seyahati izleyen ve cumhurbaşkanının uçağında yolculuk eden gazetecilerden biri de bendim. Salı günü Uganda ile başlayan seyahat Kenya ve Somali ile devam etti.
Afrika Ak Parti hükümetleri öncesinde Türk dış politikasında neredeyse hiç yer almayan, hiç temas edilmeyen bir coğrafya idi. Ne doğru dürüst elçiliğimiz ne ticaretimiz ne de sosyal temasımız vardı Afrika kıtasının önemli bir bölümü ile. Son yıllarda değişen dış politika perspektifi, Türkiye'nin yüzünü yalnızca batıya değil, doğuya, kuzeye ve güneye de dönme politikası ciddi değişimleri de beraberinde getirdi. Özellikle mazlum coğrafyalara Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yardım elini uzatması Türkiye'yi bu coğrafyalarda benzersiz kıldı. Afrika da öyle bir coğrafya. Özellikle de Doğu Afrika.
Ziyaretin en iç burkan ve herhalde karşı tarafta en büyük karşılığı olan kısmı Somali idi. Erdoğan 2011'den beri 3. Kez bu talihsiz ülkeyi ziyaret ediyor. Şunu da hatırlatmak gerekir ki Türkiye 1999'dan beri başbakan-cumhurbaşkanı düzeyinde şehre giren tek ülke. İç savaş ve üzerine baş gösteren El Şebab terörü Somali'nin başkenti Mogadişu'yu tam bir hayalet kente döndürmüş. Güvenlik tehdidi en tepede olduğu için BM ve diğer ülke liderleri temaslarını havaalanında yapıp hızla ülkeden kaçıyorlar. Tayyip Erdoğan ise bu tehdidin üzerine üzerine gidiyor. Ziyaretimizden bir gün önce besbelli Erdoğan'a gözdağı vermek için bir otele saldıran ve 15 kişiyi öldüren el Şebab'a rağmen ziyarette herhangi bir değişiklik olmadı. Türkiye Somali'ye ciddi bir maddi yardım yapıyor. Bu ziyaretle birlikte bütçe katkı payına her ay 2 milyon dolar daha eklenecek. İnsani yardım, havaalanını şehre bağlayan yol, kentteki en teşekküllü hastane de yine Türkiye'nin eseri. Önümüzdeki günlerde liman ve parlamento binasını da yine biz inşa edeceğiz. Hatta Somali ordusunu da yeniden Türkiye inşa ediyor.
Bu ziyarette ek binaların açılışı gerçekleştirilen Büyükelçilik Külliyemiz 8 dönüm ile dünyadaki en büyük dış temsilciliğimiz. Peki, neden Somali'ye bu kadar önem veriliyor? Her şeyden önce sömürgeciliğin vahşi bir şekilde el attığı, kaos ve iç savaşla harap olan ülke yüzde 100 Müslüman. Bu da Türkiye'nin himaye güdüsünü kamçılıyor. Öte yandan stratejik olarak çok önemli bir liman. Burayı kontrol etmek Ortadoğu'daki gücümüzü yeniden dengelemek için anlamlı. Ve tabii böyle büyük bir mağduriyet de Türkiye'nin 'mazlumun yanında olma' prensibi ile tam uyuşuyor.
Gelelim ziyaretin diğer duraklarına… Uganda da oldukça fakir bir ülke. Temel geliri safari turizmi ve dış yardımlar. Öyle ki yardımlar ülke ekonomisinin yüzde 40-60'ını oluşturuyor. Alt yapı çok eksik ve yapılması gereken çok şey var. Tarım, madencilik, turizm ve alt yapı sektörlerinde Uganda büyük yatırım fırsatları barındırıyor.
Kenya ise Türkiye için ticarette petrol, makine, enerji, motorlu kara taşıtları ve demir çelikte büyük potansiyele sahip. Henüz ilişkiler yeni yeni oluşuyor ama özellikle Kenya'da büyük bir potansiyel var. Bu ülkenin pazarını önemli oranda İngiltere domine ediyor, zaten o nedenle cumhurbaşkanının bu ziyaretleri tedirginlik yaratıyor.
Türkiye'den Kenya'ya yapılan ihracat 2015'te 131 milyon Dolar idi ve bunun içinde otomotiv ürünleri ve un gibi ürünler vardı. Bu gün Kenya'da 40 Türk firması var ve bu rakam çok daha fazla yükselebilir.
Kısacası ekonomik olarak potansiyel barındıran, siyasi olarak Türkiye'nin etkisinin giderek arttığı yılların getirdiği unutulmuşluğun ardından hayat öpücüğü verilen çok önemli bir kıta Afrika Türkiye için. Ve bu çerçevede geçtiğimiz haftaki ziyarette önümüzdeki dönem gelişerek devam edecek ilişkilerin ipuçlarını veriyor.