Türkiye ilk kez bu kadar sistematik ve global bir terör tehdidi altında. Bir PKK, bir DAEŞ adeta birbirlerini beslercesine saldırıyorlar. Bu saldırıları Suriye'deki savaştan ve Ortadoğu'nun yeniden çizilme planlarından ayrı düşünmemiz imkânsız.
Suriye'deki savaş, bütün bölgedeki güç dengelerini değiştirir ve adeta Ortadoğu'yu yeniden belirler hale gelince tam anlamıyla bir iktidar kavgasına dönüştü. Ancak taraflar muğlak. Devletler de var, devletlerin resmi istihbarat örgütleri de, terör örgütleri de, savaş sırasında ortaya çıkan çeşitli gruplar da. Terör örgütleri de tek başlarına hareket etmiyorlar, büyük güçlerin ellerinde bir koz olarak kullandıkları, istihbarat servisleri tarafından şekillenen örgütler, silahlı gruplar, askerler hepsi iç içe geçmiş durumda. Dolayısıyla Suriye merkezli çok fazla gri alan oluştu. Hiçbir olay tek bir aktöre ya da nedene bağlanamıyor.
Cumartesi günkü İstanbul saldırısı da öyle. Saldırının arkasından DAEŞ bağlantılı, Türkiye doğumlu Mehmet Öztürk adlı terörist çıktı. Saldırı gerçekleştiğinde yaygın kanaat ardında PKK'nın olduğu yönündeydi, malum PKK geçen hafta Ankara'da korkunç bir saldırıya imza attı ve dalga dalga yayılan rivayetler yine PKK'nın bu hafta sonu bir takım hain planlar içinde olduğu yönündeydi. Ancak bu kez DAEŞ ve ölenlerin 2'si de İsrailli turist.
Öncelikle şunu söylemeliyiz: Artık örgütlerin saldırılarda tarzlarından bahsetmek imkansızlaşıyor. Birbirlerinden yöntem kopyalıyor ve giderek aynılaşıyorlar. Eskiden canlı bomba kullanmayan PKK da artık canlı bomba kullanabiliyor ve benzer hedeflere yöneliyor.
İkinci dikkat çekici ayrıntı DAEŞ'in Türkiye dışındaki neredeyse tüm saldırılarını bu güne kadar üslenirken Türkiye'de ne Suruç'u, ne Ankara'yı, ne Sultanahmet'i ne de bunu üslenmemiş olması.
Üçüncü husus İsrail meselesi. DAEŞ bu güne kadar İsrail'e saldırmayarak dikkat çekti. Hatta medyada bu konu epey işlendi. İsrail Savunma Bakanı'na bu soru soruldu. Bakan yeni bir cephe açmak istemediklerini söylese de, İsrail'den yapılan açıklamalar kendilerinden korktukları yönünde olsa da bunlar apaçık popülist söylemlerdi. Örgüt doğrudan ne İsrail'i ne de İsraillileri net bir şekilde hedef almadı. Durum böyleyken İstanbul'da İsrailli bir turist grubunun arasına girmesi acaba tesadüf mü yoksa değişen bir stratejiyi mi işaret ediyor?
Sonuçta Türkiye'nin destabilize edilmeye çalışıldığı, ekonomisine, istikrarına kast edilme planı yapıldığı açık. Bunu Türkiye'yi Suriye masasından uzak tutma hedefinden bağımsız düşünemeyiz. PKK da Suriye'de PYD ile birlikte kendine bir yer kapma umuduyla giderek daha da taşeronlaşan, uluslararası güçlerin piyonu bir örgüt haline geliyor. Siyasi anlamda onca mücadele verilmişken, HDP yüzde 13 oy almışken, çözüm süreci sürerken ve bu uğurda devam etmek varken Türkiye'yi bir iç savaşa sürüklemeye çalışması, geçen yıla kadar bayram havasında geçen nevruzlar yakalamışken yeniden yasaklı nevruzlara dönülmesi için saldırması başka nasıl açıklanabilir?